31 Mayıs 2017 Çarşamba

Çevko-2016





ÇEVKO-2016

Çevko, 2016 yılında piyasaya ambalajlı ürün süren firmalardan 622 bin 468 ton yükümlülük üstlenmesine karşın  ( Çizim 1), 637 bin 566 ton  belgelendirme yaparak geri dönüşüme gönderdiği ambalaj atıkları ile ülkemiz ekonomisine yaklaşık olarak 2 milyar 100  milyon TL katkı sağlamıştır. Bu katkı gerçek anlamda ham madde tasarrufu demektir. 

Çizim 1: Yükümlülüğü üstlenilen 622.468 ton  ambalaj atığının  cinslerine göre dağılımı



Türkiye’nin ilk ve en büyük yetkilendirilmiş kuruluşu olan Çevre Koruma ve Ambalaj Atıklarını Değerlendirme Vakfı ÇEVKO bu süreçte, piyasaya ambalajlı ürün süren firmalardan (PS) üstlendiği yükümlülüğü yerine getirmek için 165 belediye ve 65 lisanslı firma (LF) ile işbirliği yapmıştır. Bu bağlamda 2016 yılında yükümlülüğünü üstlendiğimiz PS sayısı 1770'dir.

2016 yılında 165 belediyenin sınırları içinde toplatıp, geri dönüşüme gönderdiğimiz ambalaj atıklarının cinslerine göre dağılımı aşağıdaki gibidir: 

Kağıt/Karton   : 266.413 ton
Plastik            : 172.172  ton (*)
Cam                : 122.922  ton
Metal              :   43.602  ton (**)
Kompozit        :  18.841   ton (***) 
Ahşap             :   13.616   ton
--------------------------------------
TOPLAM          : 637.566 ton 



Çizim 2: Toplanıp geri dönüşüme gönderilen 637.556 ton ambalaj atığının cinslerine göre dağılımı.

2016 yılında ÇEVK0'nun 637.566 ton atığı ekonomimize kazandırırken 165 belediye ve 65 LS ile işbirliği yaptığından söz etmiştik. Bu işbirliği ile geri dönüşüme kazandırılan ambalaj atıklarının toplanması ve ham maddeye dönüştürülmesi ise ÇEVKO tarafından paydaşlara verilen ayni ve parasal destekler sayesinde olmuştur.

2016 yılında paydaşlarımıza verdiğimiz ayni destek miktarları şöyledir:
Konteyner : 4.160 adet
İç Mekan Kutusu : 95.875 adet
Poşet : 6.423.450 adet

Bunlar dışında, 2016 yılında seçili bazı belediyelere deneme amaçlı yaklaşık 500 adet PET-Plastik toplama kafesi yerleştirdik 

Ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanması için sadece poşet, kumbara, iç mekan kutusu vermek yeterli olmuyor. Bunların verimli kullanılması için tüketicilere-hane halkına- bire bir ulaşıp onları bilgilendirmek gerekiyor. İşte bunu sağlamak için 2016 yılında  görevlendirdiğimiz üniversite öğrencileri aracılığı ile,1 milyon 798 bin 294 kişiye ulaşılarak kapı-kapı bilgilendirme çalışması yapılmıştır. Bu bağlamda Yetkilendirilmiş Kuruluş (YK) olarak 2005 yılından 2016 yılının sonuna kadar ulaştığımız hane halkı sayısı ise 25 milyon 33 bin 653 kişiye ulaşmıştır. 

ÇEVKO'nun 2016 Yılında Sağladığı Çevresel Faydalar

ÇEVKO tarafından ekonomiye düşük maliyetli ham madde olarak geri dönüştürülen ambalaj atıklarının ekonomiye yaklaşık olarak 2.100.000.- TL değerinde katkı sağladığından söz etmiştik. ÇEVKO'nun ekonomiye yaptığı bu katkıdan çok daha önemli olanı çevrenin korunmasına yaptığı katkıdır. 
ÇEVKO'nun 2016 yılında, 637.566 ton ambalaj atığının ham madde olarak geri dönüşümü sürecinde  yarattığı çevresel faydaları şöyle özetleyebiliriz:

1-2016 yılında geri kazanılan tüm ambalaj atıkları ile 2,773 milyar KWH elektirik tasarrufu sağlandı. Başka bir ifadeyle sağlanan bu tasarruf miktarı,Türkiye'de evlerde kullanılan elektiriğin % 10'una  eş değerdir.

2-Geri dönüşümü sağlanan ambalaj atıkları nedeniyle 3,8 milyon metre küp depolama alanı hacminden tasarruf sağlandı. Bu hacim, 1.530 olimpik yüzme havuzunun toplam hacmine eşittir.

3-2016 yılında geri dönüşümü gerçekleştirilen plastik ambalaj atıkları ile 130 milyon litre benzin tasarrufu sağlanmıştır. Bu 2.9 milyon aracın benzin deposunu  bir kez doldurmak anlamına gelmektedir. 

4- Geri kazanılan tüm ambalaj atıkları ile 16 bin 585 uçağın dünyanın çevresini bir kez dolaşması sırasında havaya salacağı miktara eşit 331.700 ton sera gazı salınımı engellenmiştir.

5-Kağıt, karton ve kompozitlerin geri dönüşümü ile yaklaşık 110 bin kişinin bir yıllık su gereksinimi karşılanmıştır. Bir başka ifadeyle  7.3 milyar litre su tasarruf edilmiştir.

6- 2016 yılında 4 milyon 705 bin ağacın kesilmesinin ve 94.000 dönümlük orman arazisinin kurtarılması,  298.870 ton kağıt, karton,kompozit ve ahşabın geri kazanılması sayesinde gerçekleştirilmiştir.

Sonuç

Çevrenin korunması için her yıl bir önceki yıldan daha fazla gayret gösteren ÇEVKO, bu çabalarını gelecek yıllarda da artırarak devam ettirme amacındadır. Amaca ulaşmada en önemli öge ise, ekip çalışmasına ve yapılan işe samimi duygularla inanmaktır.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

(*) Çeşitli plastikler:PET,PE,PP,PS,PVC. Ağırlık PET ve PP'de.
(**) Aliminyum ve çelik. Ağırlık çelikte.
(***)Kağıt,metal ve plastik ağırlıklı kompozit. Ağırlık kağıt ağırlıklı kompozitde.



































17 Nisan 2017 Pazartesi

Bir Çocuğun Gözünden Baraj Açılışı





BİR ÇOCUĞUN GÖZÜNDEN BARAJ AÇILIŞI ÖYKÜSÜ


O sabah bizim evde bir telaş, bir telaş ki;  sormayın... Sanki bayram sabahı... Kızlar uyuyor. Ben yarı uykulu, neden bu kadar erken uyandırıldığımın ayırdına varmadan, annemin kaşla göz arasında yer sofrasına hazırladığı çay, zeytin, peynir ve reçelden oluşan kahvaltımı çar çabuk bitirdim. Sofradan erken kalkışıma annem ne tepki verecek diye göz ucuyla ona baktım. Her yemekte sofradan aç kalkmayayım diye ağzıma zorla bir şeyler tıkıştıran annem, o sırada babamın pantolonunun ütüsü ile uğraştığı için olsa gerek, sofradan erken kalktığımı fark etmedi bile...

Ütüyü bitirdi.
Sıra bana gelmiş olacak ki; sabunlu bir bezle ağzımı silip, pijamalarımı çıkardı. Bir kaç kez,
-''Anne gezmeye mi gideceğiz?''diye sordum ama yanıt alamadım.
Önce bahriyeli elbisemi giydirdi. Sonrasında da beyaz çorplarımı ve aynı renkteki sandallarımı (sandalet)... 
Sıra lacivert gemici bereme gelmişti. Bereyi başıma dikkatlice yerleştirip, afili olsun diye de hafifçe yana yatırdı. Ardından  gözlüklerimi taktı. Giyinip kuşanma işim bittikten sonra Omuzlarımdan tutup ''olmuş mu ''diye bir kez kontrol etti. Görüntümden mutlu olmalı ki; bana göz kırpıp, babama
-'Yaşar hazır''dedi.
Annem beni giydirmeye çalışırken, babam açık renk takım elbisesini çoktan giymişti...

Biri henüz 17 aylık, diğeri 3 yaşında olan kız kardeşlerim  hala uyuyorlar. Anlaşılan, nereye gidilecekse; sadece ben ve babam gideceğiz.
Tahta merdivenleri gacırdata gacırtada indik. Bahçeyi geçip sokağa çıktığımızda,

-''Baba nereye gidiyoruz?''
Ben ondan, gitmekten her zaman hoşlandığım ''köye'' yanıtını beklerken,
-'' Baraja'' dedi.
Benim baraj olarak bildiğim; hafta sonları görkemli sıtma (okaliptus) ağaçlarının gölgesinde zaman zaman piknik yaptığımız, Adanalıların Eski Baraj dediği bir sulama barajıydı. Oraya da ne böyle tiril tiril giysilerle, ne de annem ve kardeşlerim olmadan giderdik. Bu baraj başka bir baraj olmalı...
Babam ve Ben



Döşeme mahallesinin parke taş döşeli sokaklarını 5-6 dakika adımladıkdan sonra Eski İstasyondaki İstiklal Karakolunun önünde yolcu bekleyen kerosoya (*) doğru yöneldik. Babam arkaya bense, her kerosoya bindiğimizde oturduğum yere geçtim, arabacının yanına...
Arabacı arka koltukta oturan babama hafifçe dönerek,
-'' Beyim nereye?''
-''DSİ'ye ''dedi babam.
DSİ lafını duyunca çok sevindim. Babam DSİ'de çalışıyordu. Zaman zaman beni de oraya götürürdü. DSİ'nin bahçesinde lojmanda oturanların çocukları ile oyunlar oynardım. Ama sevincimin nedeni bu değildi. DSİ'de babamın yardımcısı Erdoğan ağabeyi görecek olmamdı. O benim çocukluk günlerimin kahramanıydı. Birlikte olduğumuzda benimle arkadaşımışcasına oyunlar oynar, çeşitli taklitler yapıp, beni güldürürdü. Özellikle pek bir şey anlamasam da Ferdi Tayfur'un seslendirdiği,
Lorel- Hardy taklitlerine katıla katıla gülerdim. Kendisini şişman Oliver Hardy yerine koyar, çenesini gıdısına doğru çekerek, sıska olanına
-''Ne diyooorsın mı Stanly ?''  demesine katıla katıla gülerdim. İnşallah o da oradadır. Babama dönüp,
''-Baba Eldovan ağabey de orada olacak mı?''
-''Olacak'' dedi kısaca.
Celal Bayar,Adnan Menderes ve Süleyman Demirel. DSİ arşivinden


Babamla sadece ikimiz gezmeye gidiyoruz, ağıtları ile beni çileden çıkaran kızlar yanımızda değil, arabacı dizginleri tutmama izin vermiş üstelik Erdoğan ağabeyi göreceğim. Bu gün benim en mutlu günüm olmalı...

Keroso, Ordu Caddesine saptı. Sokaklarda, dükkanlarının önünü süpüren birkaç esnaftan başka pek kimsecikler yok; sabahın er saati. Atların nallarının parkede çıkardığı ritmik '' şakuduk şukuduk''  sesi sokakta yankılanıyor.
Sonunda DSİ'ne ulaştık. Bana her zaman dünyanın en büyük bahçesiymiş gibi gelen DSİ bahçesi  tıklım tıklımdı. Babamın elini sıkı sıkı tuttum.
- ''Eldovan ağabeyi nerede ?''
Babam  karşılaştığı arkadaşları ile ayak üstü sohbet ettiğinden olmalı ya beni duymadı ya da sorumu önemsemedi. Kalabalık arasından birden Edoğan ağabeyi gördüm.
Babamın elini bırakarak ona doğru koşmaya başladım
-''Eldovan abiii !''
Beni fark edince yere çömelip kollarını açtı, beni koltuk altlarımdan tutarak havaya kaldırıp bir kaç kez zıplattı. Birlikte babamın yanına gittik. Erdoğan ağabey, babama:
-''Dayı bu ne kadar ağırlaşmış, kaldıramadım vallaa'' dedi. Oysa çok zayıf bir çocuktum. Ama bu sözleri işitmek beni mutlu etti. 

Babam, ben ve Erdoğan ağabey, park etmiş onlarca otobüsten birine bindik. Otobüs hareket eder etmez Erdoğan ağabey, otobüstekilerin de isteğiyle, birlikte olduğumuz zaman söylediği şarkıya başladı .
''Kalamıştan bak vapur kalkıyor,
beresini yan giymiş geliyor,
benim yarim ey beni arıyor, arıyor,
iç rakıyı iç yarim geliyor
ah berelim vah berelim....(**)

Nakarat bölümünü tüm otobüs birlikte söyleyerek neşe içinde baraja geldik. 
Barajda mahşeri bir kalabalık...
Hayatımda böyle bir şey görmemiştim. Davullar zurnalar yeri göğü inletiyor. Halay çekenler, oynayanlar, onlara tempo tutanlar...
Erdoğan ağabeyin eteğine yapıştım. 
-Eldoğan ağabey bu gün bayram mı?''
Çocuk aklımla bunca kalabalığı bayrama bağladım .
-''Yok Yaşarım. Bu gün barajı açmaya reisi cumhur ve başvekil gelecek(***). Adana için bayram sayılır. Kalabalığın sebebi bu...''
Bir süre sonra davul-zurna seslerine polis arabalarının sirenleri de katıldı. Kalabalık dalgalandı, ortalık ana baba günü, galiba ezileceğim. Birden kendimi Erdoğan ağabeyin omuzlarında buldum. Uzakta, üstü açık siyah bir arabada birileri ellerinde şapka ile kalabalığı selamlıyor. Kalabalık canhıraş alkışlıyor, ''yaşa var ol'' sesleri birbirine karışmış, Erdoğan ağabey, coşkuyla;
Açılı Töreni. C.Bayar,A.Menderes ve S.Demirel. DSİ Arşivi

-''Gördün mü Yaşar reisi cumhuru, Menderesi gördün mü?' ' Arabada birileri var ama kim reisi cumhur, kim Menderes. Bilmeden el salladım. Arabalar bulunduğumuz yerden asıl tören yerine doğru yavaş yavaş uzaklaştı. Ardından da o müthiş kalabalık...
Biz kalabalığı takip etmedik. Bir süre sonra ses yükselticilerinden
anlayamadığım konuşmalar tüm alanı kapsadı. Ne dediklerini anlayamıyordum. Ama güzel şeylerden bahsediyor olmalılar ki; alkış gırla gidiyordu. Bulunduğumuz yerde kalabalık azalınca babam, Erdoğan ağabey ve bir kaç kişi daha savağı (****) yukarıdan gören bir tepeye doğru yürüdük. Yürüdük,  tabi ki sözün gelişi, ben hala Erdoğan ağabeyin omuzundayım. Savaktan ırmağın yatağına adeta koşarcasına dökülen suyun, ırmak yatağı ile buluştuğu anda çıkardığı gürültü o kadar fazla ki; yükselticilerinden gelen konuşmacıların sesini duymak olanaksız gibi. Ne söyledikleri anlaşılmıyor...
Aslına bakarsanız pek de umurumda değil ne dedikleri.
Babamlar o zamana kadar farketmediğim torbalardan çıkardıkları malzemelerle bir zeytin ağacının altına çilingir sofrası kurarlarken ben, yerden bulduğum taşları savağa ulaştırmanın nafile çabası içindeydim. Bir süre sonra etin, ateşle buluşmasından kaynaklanan o kışkırtıcı kokusu burnumun direğini direğini sızlatmaya başlamıştı.
''Yaşar hadi gel yemek yiyeceğiz ''diyen babamın bu uyarısına kadar taşladım savağı...
Babam ve arkadaşları güzel bir sofra hazırlamışlardı. Kebap kokuları söylevlere, söylevler dolu savaktan koşarcasına akan suyun ırmak yatağı ile buluştuğu yerdeki köpüklü gürültüsüne karıştı.
Ve ben elimde 50'lik bir bira şişesi, rakı içen babama  arkadaşlarına katıldım...
....
O tarihten bugüne  şunca yıl geçti. Barajın açılışında bulunan ne Bayar ne Menderes ne de Demirel artık aramızda değil. Babamı ve Erdoğan ağabeyi de kaybedeli yıllar oldu. Işıklar içinde yatsınlar. İlk yazda ne zaman baraja yolum düşse, dolu savağa yürür, yıllar önce çilingir sofrası kurduğumuz  zeytin ağacını bulmaya çalışır, birkaç dakika kımıldamadan durur ve savaktan akan suyun, ırmakla yeniden buluşup kucaklaştığı noktada gök yüzüne uzanmaya çalışan, üzerinde güneşin yedi renginin adeta dans ettiği ak köpüklerine dalar giderim...
( 8 Nisan 2017)
------------------------
(*)Keroso: Adanaca'da fayton
(**)Lüküs Hayat Opereti'nde Hazım Körmükçü'nün söylediği şarkı.
(***)Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes (8 Nisan 1956)
(****) Savak: baraj gölünde biriken fazla suyu, tribünlere göndermeden, ırmak yatağına akıtan su yolu.

27 Ocak 2017 Cuma

Stonehenge





STONEHENGE

Asılı Taşlar

İngiltere’de en çok ziyaret ettiğim, en uzun süre kaldığım kent Londra olmasına karşın, orta okul çağlarımdan beri hakkında çok şey okuduğum, birçok belgesel filmini izlediğim, Londra’ya ‘’burnunun dibi’’ sayılacak kadar yakın olan Stonehenge’i;
-’’Nasıl olsa bir gün giderim’’ kolaycılığından sıyrılıp ancak , 2016 Yılının Eylül’ünde ziyaret edebildim.

Stonhenge


Stoneheng’e Nasıl Gidilir

Stonehenge özel arabayla gidecekseniz, Londra’nın güney batısında yer alan Amesbury kasabasına kadar yaklaşık 130 km yol kat etmeniz gerekiyor. Stonehenge buraya 4-5 km kadar.

 -‘’Benim arabam yok, olsa da trafik soldan; beceremem bu işi’’ diyorsanız buraya Victoria Otobüs terminalinden kalkan  otobüslerle ya da Stonehenge’e tur düzenleyen şirketler aracılığı ile gelebilirsiniz.

Ben oraya ailecek, kızımın eşinin kullandığı arabayla gittim.

‘’Stonehenge, nedir, ne değildir, neden bu kadar önemlidir ?’’ üzerine konuşmadan, bu açık hava müzesine giriş ücretini söyleyeyim: Kişi başı 15 Pound (yazıyla da on beş). Bu bedeli duyunca kararınızı bir kez daha gözden geçirmeniz gerekebilir. Ama

-’’Kardeşim Londra’daki kamu müzelerinin tamamına bir bedel ödemeden giriyoruz, buranın giriş parasını da ödemediklerimize say’’ derseniz. Söyleyecek sözüm kalmaz. Üstelik övgümü de alırsınız(!)

Taşlara Yaklaşamıyor, Sadece Uzaktan Bakabiliyorsunuz


Güneşli Bir Günde Tarihin Etrafında Tavaf

UNESCO tarafından Dünya Mirası listesine alınan bu tapınağı (ya da mezarlığı) yılda  1.000.000
kişi ziyaret ediyormuş. Anıtın bulunduğu arazi 20 yüzyılın başlarına kadar özel mülkiyete aitmiş.1. Dünya Savaşı sonrası buraya sahip olan Antrobus Ailesi araziyi satışa çıkarınca, bu kez burasını Cecil Chubb adında biri 6600 Pounda satın almış. Sonrasında bu zat-ı muhterem de burayı kamuya bağışlayınca, böyle bir cömertlik karşısında Kraliyet Ailesi,
-'' Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez'' deyip ona şövalyelik ünvanı vermiş.

Cecil Chubb'da,'' kendisinin bu cömertliğine karşılık olarak devletten St.James Park'ının bir köşeciğinde toplu konut ya da AVM yapacak büyüklükte bir parsel kapabilir miyim?'' beklentisi var mıydı? bilemiyorum. Tarihe düşmüş böyle bir not yok.Her neyse ben Stonehenge'i anlatmayı sürdüreyim


Stonhenge'i Güneşli Bir Günde, Mümkünse Öğle Vaktine Yakın Bir Zamanda Ziyaret  Edin

Stonehedge’in geçmişinin  günümüzden 5000 yıl öncesine dayandığı söyleniyor. Mısır piramitlerinin günümüzden yaklaşık 4500 yıl önce yapıldığı düşünülürse; Stonehedge'in önemi ortaya çıkar sanırım.
Stonehedge anıtının bulunduğu düzlük, Britanya yerlileri olan Keltler tarafından dinsel törenler için kullanılırmış.O günlerde büyükçe bir mezarlığa da ev sahipliği yapan düzlüğün yakınlarında bu devasa taşların çıkarılacağı  bir kayalık görünmüyor. Peki bu taşlar buraya nasıl getirildi? Rivayet odur ki; çember oluşturacak şekilde dizili taşlar, çekiç ve keskiyle şekillendirildikten sonra buraya getirilmiş. Ağırlıkları 25 ton olan bu taşları, kimler yontmuş, kimler taşımış ve 5000 yıl önce hangi teknoloji ile bunca ağırlıktaki taşlar kimler 4-5 metre yüksekliğe kaldırmış? Her söylencede olduğu gibi burada da rivayet muhtelif: Bir söylentiye göre burayı uzaydan gelen birileri yapmış. Bir başka söylentiye göre de Kelt kabilelerinin Druidlere denilen rahiplerince yapılmış. İlk yapıldığında sayısı 30 olan bu taşlardan günümüze gelen ve ayakta kalanların sayısı 17. Ortada olmayan 13 taşa ne ola ki?
Stonhedge- Evler
Araştırmacılar, yemyeşil ve dümdüz bir araziye konuşlanmış olan Stonehedge’in giriş eksenininin kuzey yarı küresi için en uzun gün olan 21 Haziran tarihindeki gün doğumuna konumlandırıldığını bulmuşlar. İrlanda’da bulunan ve Stonehedge ile aynı zamanda yapıldığı sanılan Newgrange anıtında da buna benzer bir özellik varmış. Bu anıtın ekseni ise kuzey yarı küre için en kısa gün olan 21 Aralık gün doğumuna yöneltilmiş Bu iki anıtın arasındaki bu ilginç  bağıntı insanın aklına
-''İşe uzaylılar mı karıştı?'' sorusunu getirmiyor değil.

Taşlar Bu Şekilde Taşınmış


İyi güzel de bu taşlar ne için bir çember olarak bir araya getirilmiş? Paskalya Adası'nda bulunan yontularla ya da Peru'da bulunan Nazca Düzlüğündeki işaretlerle ilgisi var mı Stonehenge'in? En iyisi bu soruların yanıtını Eric von Daniken hayranlarına bırakalım.

Stonehedge'i taşlara çok yaklaşmadan, etrafında tavaf ederek, uzaktan seyrediyorsunuz. Güneşli hava, fotograf meraklıları için güzel kareler vaadediyor. Dünya'nın görülmesi gerekli anıtlarından biri...

Stonehedge'in bulunduğu alanda o dönemdeki insanların günlük yaşamlarının da kullandıkları kap- kacak , araç- gereçler de dönemin yapı biçimini yansıtan kulübelerde sergileniyor.
Açık hava müzesinin girişinde bir kafe ve dönüşünüzde Stonehenge'i anımsayacağınız hediyelikler var.

Eğer yolunuz Londra'ya düşerse; yarım gününüzü buraya ayırın; pişman olmazsınız.

Eylül 2016