Pekin ve Çin Seddi
Çin Havayolarına (Air China) ait uçağın tekerlekleri piste değdiğinde
Guanzo’dan havalanalı yaklaşık 4 saat olmuştu. Sırt çantamı alıp, sıkı
adımlarla beni karşılayacağını umduğum taksi şöförünü bulmak için yolcu bekleme
salonuna yöneldim. Tipik bir hava alanı kalabalığı...Yolcuların çoğu çekik
gözlü; benim gibi yabancıların sayısı az. Bekleyenlerin arasında, adımın yazılı
olduğu kağıdı tutan ve arayan gözlerle bakıştıran adamı gördüm. Gülümseyerek ona
yönelince; beklediği yolcuyu fazla
beklemeden bulmanın sevinci ile olmalı; gülümsedi. Elini uzattı, adımı telaffuz
ettiğini sandığım bir şey söyledi, anlamış gibi başımı salladım. O önde ben
arkada, arabasına kadar konuşmadan yürüdük. Belli ki İngilizce bilmiyor.
Pekin’in bolca ışıklandırılmış bulvarlarında bir süre yol aldıktan sonra otele
geldik. Resepsiyondaki görevli ile beni gösterip bir şeyler konuşup, ayrıldı.
Otelimin yıldız sayısındaki eksiklikten mi nedir resepsiyondaki iki görevli de
İngilizce bilmiyordu. Allahtan işaret dili var. Sonunda kahvaltının saat
07.00’de olduğunu, rehberimin ise saat 08.00’de geleceğini öğrendim.
…
Rehberim sekize birkaç dakika kala geldi. Ufak tefek, yaklaşık bir elli
boyunda sevimli bir
Çinli kız.
Adını sordum:
-‘’Greace’’ dedi.
-‘’Ama bu bir Çinli adı değil’’
-‘’Asıl adım Guo Wenjun Zhang ‘’dedi.‘’Çinli adımın telaffuzu zor; bu
yüzden Avrupalı adı kullanıyorum’’.
Kızcağız haklı olabilir. Ben de adını telaffuz edemedim. Rica ettim;
adını bir kağıda yazıp verdi. Yine de tuhaf! Dünyanın en eski kültürlerinden
birine mensup rehberim kendi adını değil,
başka kültüre ait bir adı kullanıyor. Bazılarımız bunu,
-‘’Küreselleşmenin bir
sonucu kardeşim! Hangi çağdayız’’ deyip normal bulabilir. Ama ben bu konuda
tutucuyum.
Geçelim…
Çin Seddi
İlkin Çin Seddi’ne gideceğimizi söyledi. Otelden ayrılışımızdan yaklaşık
20 dakika sonra Pekin’den çıkmış, inceden inceye; isteksizce yağan yağmur
eşliğinde, yeşilin türlü çeşitlisi ile bezenmiş dağlara sarmaya başladık. Yağmurun,
yağış mevsimi olmasına karşın bu isteksizliğine anlam veremedim doğrusu.
Kıvrıla kıvrıla dağa tırmanan
arabamızın sağında solunda Çin’i, özellikle hanlık dönemlerindeki Çin’i anlatan
ama Çin’de çevrilip çevrilmediğinden emin olmadığım filmlerdeki gibi müthiş bir
manzara var. Orman ıslak ve sisler içinde. Gökyüzüne uzanan ulu meşeler ve bunların arasında kendilerine güç
bela yer açmış olan pembeli, morlu, beyazlı çiçekleriyle meyve ağaçları…
Manzara sözcüklerle anlatılamayacak kadar güzel. Az önce isteksizliğinden
söz edip, bir nebze de olsa kınadığım ipeksi yağmurun da bu haliyle manzaraya
büyülü bir güzellik kattığından sırası gelmişken söz edeyim.
Çin Seddi
Greace, Çin Seddi hakkında konuşmaya başlayınca ,‘’hedefe yaklaşmış
olmalıyız’’ diye düşündüm.
Bilgi ansiklopedik…
İsa’dan önce 4. yüz yılda yapımına başlanan bu ulu duvarın tamamlanması
için tam 20 krallık döneminin geçmesi gerekmiş. Duvarın yapımı 17.yüzyılda tamamlanmış. Yapılış nedeni; bizim tarihçilere göre o zaman Orta Asya’ya egemen
olan Hun İmparatorluğunun saldırılarını önlemek. Benim rehbere göre ise; batıdan ve kuzeyden gelen barbarların yağmalarını önlemek…
Kızcağız benim Türk olduğumu, Hunların bizim akrabamız olduğunu ya unuttu
ya da umursamadı.
Aslına bakarsanız bu duvarın yapımının tek nedeni Hunlar değil. Başka
nedenleri de var.: Bunlardan biri Çin Birliğini sağlamak. Bir diğeri de ülkeden
kaçışları önlemek. Yansız tarihçiler böyle yazıyor. Seddin tamamı 8851 bin
kilometre, bugün ayakta kalan kısmı ise 2000 km civarındaymış. İşin ilginci; duvarın
tamamı savunma amaçlı değilmiş. Bu bölümler ''barbarların'' akınlarını
yavaşlatmak için kerpiçten yapıldığı için günümüze ulaşmamış. Taş da olsa
kerpiç de olsa yer yer 6 metre yüksekliğe ulaşan bu duvarın üstünden askerlerin
yanı sıra onlara gıda ve silah taşıyan arabalar bile geçiyormuş. Her 200
metrede bir gözetleme kulesi ve her 9 km’de ise bir fener kulesi varmış.
Üzerinde sarayların,nöbetçi kulelerinin ve asker koğuşlarının olduğu bu duvarı bugünün teknolojisi
ile bile yapmak kolay olmasa gerek.
Sonunda dünyanın uzaydan görünen tek insan yapısı eserinin üzerindeyim.
(Batı Sahra’da ayrılıkçı Polisario Gerilla’larının sızmasını önlemek için Fas‘ın yaptığı yaklaşık 2800 km uzunluğundaki duvar görünüyor mu uzaydan?
İlginçtir; bu konuda pek bilgi yok).
Ahmak ıslatan sürüyor… Üstüne
üstlük hafiften bir de sis bastırdı. 250-300 metre ötesini görmek olanaksız.
Fotograf çekmek için yeterli ışığı
kolluyorum…
Duvarın üstü 5-6 metre eninde. Geçmişte askerlerin devriye gezdiği, bir
yanı okçu burçları, öte yanı yaklaşık 1.5 m yüksekliğindeki duvarla çevrili bu ‘’duvar üstü yol’’, içinde su
yerine allı- morlu şemsiyeleriyle insan
selinin aktığı bir akak gibi. İnsanlar fotograf çekmek için durakladığından
yavaş ilerliyoruz. Amacım gidebildiğim yere kadar gitmek… Rehberim'den ayrılıp ilk
kuleye doğru yürümeye başladım…
Duvar, -deyim yerindeyse- dağların zirvesinde sürünerek, sisler arasında kıvrıla kıvrıla yitip giden dev bir boz yılan gibi ufukta yitiyor.
Kaç kuleye tırmandım, kaç kuleden koşar adım bir başkasına geçtim anımsamıyorum. Durdum, soluklandım, fotograf çektim. Burçlardan dışarı bakıp, duvarın hemen dibinden başlayan ormanın içinden sıyrılan sarkık bıyıklı; kafalarında börkleri, ellerinde kılıçlarıyla gökten yağmur misali yağan oklardan şans eseri kurtulup burçlara tırmanan Hun Çerilerinin haykırışlarını duymayı umdum.
-‘’Bu görkemli duvarı bu gün bile yapmak cesaret ister’’ deyip ‘’ucuz Çin
mallarına bakarak Çin’i küçümseyenlere’’ hafif tertip içerledim. Sonra Çin’e girmeye çalışan atalarımı düşünüp onlara hak verdim. Geldikleri yer Gobi Çölü, girmek
istedikleri yer ise adeta yeryüzünde bir cennet.
-‘’Bizimkiler iyi ki saldırmış’’diyesim geliyor. Kan dökülmüş dökülmesine
ama o saldırılar olmasa da bu set yapılmazmış.
Sözün özü: Bu duvarı görmeden Çin’i gördüm, Çinlileri tanıyorum diyenleri
dudak bükerek dinleyin.
Dönüşte, Greace’i bıraktığım yerde hapşırırken buldum; üşütmüş olmalı.
-‘’God bless you!’’dedim.
-‘’Thank you.’’ diye yanıtladı. Meraklanıp sordum.
-‘’Çince’de God bless you (*)nasıl söyleniyor?’’
Durdu. ‘’Acaba nasıl yanıt versem’’ diye düşünür gibi bir süre bekledi.
-‘’Bizde sizin anladığınız manada tanrı olmadığı için biri hapşırınca God bless you demeyiz’’
deyip ekledi.
-‘’Buradan sonraki durağımız Tiananmen meydanı ‘’.
PEKİN-BEİJİNG
Yaklaşık 230 bin yıllık geçmişi
olduğu söylenen, İÖ 700 yılından beri sürekli yerleşimin olduğu Pekin, 1420
yılında Çin’in resmi başkenti olmuş. Çinliler Pekin’e Beijing; ‘’Kuzey Başkenti’’
diyorlar. 2008 Yaz Olimpiyatları’na ev sahipliği yapan Pekin’in nüfusu çevresi
ile birlikte 12 milyon civarındaymış. Bu nüfusun 1 milyonu yer altında 3’er
metre karelik sığınaklarda yaşıyormuş. Bu sığınaklar, Greace’in söylediğine
göre; 1969’daki Sovyet tehdidinden sonra yapılmış.
Pekin
Tiananmen Meydanı
Bu meydanı
siyasetle ilgisi olsun –olmasın 40’lı yaşlardaki herkes anımsar sanırım. Pahalılığı,
işsizliği ve hükümetin yaptığı reformları yetersiz bulan öğrencilerin,
emekçilerin ve her kesimden Çinli’nin başlattığı protesto gösterileri, 1989 yılında 3
haziranı 4 hazirana bağlayan gece bu meydanda başladı.Olayları dünmüşcesine anımsıyorum. Dünya ayağa kalkmıştı sanki. Gösterilerde
sivil halktan ölenlerin sayısı Çin’in resmi açıklamasına göre 23,bağımsız
kaynaklara göre 5-600, kimilerine göre ise 2000‘in üzerindeydi. Greace'e bu konudaki
görüşünü sordum; yuvarlak sözlerle geçiştirdi. Demek bu katliamı konuşmak
aradan 22 yıl(**) geçmesine karşın Çinliler için hala bir tabu. Direnişin ve
kalkışmanın sembolü ise; fotograf sanatçısı Jef Widener’n 5 haziran günü
çektiği, tankların önünde duran adı ve de akibeti meçhul Çinli’nin
fotografıydı.
4 Haziran 1989 Tiananmen Meydanı-Adı ve Akibeti Meçhul Adam-Fotograf:Jef WIDENER
Tiananmen Meydanı
Tiananmen, komünist ülkelerdeki tipik meydanlar gibi çok büyük. Uçtan uca
5-600 metre kadar var. Bir kıyaslama yaparsam bizim Taksim Meydanının 8-10 katı
kadar. Meydan, burada yaşananların etkisiyle mi yoksa; gerçekten insanı
kucaklamayan soğuk, asık suratlı gri ve sevgisiz görünüşüyle mi bilmem; bana çok
itici geldi. Anladığım kadarıyla Greace de burada fazla oyalanmak istemiyor.
Koluma girip, Tiananmen’in bir ucundaki Pekin’in sembolü sayılan, içinde
yaşanmışlıkları bu gün bile bir sır olarak saklayan Yasak Kent’e doğru adeta
sürükledi
Yasak Kent, kime yasak?
Kent’i çevreleyen ve giriş kapısına yakın duvarda Mao’nun bir fotografı;
fotografın bir yanında ‘’Yaşasın Çin Halk Cumhuriyeti’’ öteki yanında ise
‘’Dünya Halkları Birlikte Yaşasın’’ yazan ibareler var. Yasak Kent’e,her iki
yanında birer aslan olan büyükçe bir kapıdan giriliyor. Hediyesi yaklaşık 8 usd
karşılığı yuan.
Yasak Kent'in Girişi
Kent, etrafı aşı boyası renkli yüksek duvarlarla çevrili 720 dönümlük bir
alana kurulmuş. İçinde 800 civarında saray,9999 oda varmış.
-‘’Neden 10 bin değil’’ diye sordum.
9 ve 9’lu sayılar Çinlilerce kutsal sayılırmış. Kent; İmparator, saray
halkı ve hizmetliler dışında herkese yasakmış.
Yasak Kenti dolaşmak neredeyse yarım günümü aldı. Saraylardan birine
girip ötekinden çıkıyorum. İlk başta insana ilginç geliyor ama birbirine
benzeşik onlarca saray, yüzlerce oda,.. İn-çık binlerce basamak, bir süre sonra
bıkkınlık veriyor insana. Ama azimliyim; buralara kadar gelmişken her yanı
dolaşmalıyım. Zaten Greace de çoktan izin isteyip, giriş kapısında buluşmak
üzere ayrılmıştı yanımdan
Yasak Kent-Siyah Beyaz
Dış duvarla iç bahçeyi ayıran su kanalları var. Bir saraydan diğerine geçmek için çok sayıda köprü yapmışlar. Bu köprülerin birinden geçerek Tai He Dian adlı saraya ulaşıyorsunuz. Mermer olan köprünün ortasından sadece imparator yürürmüş. Saray yerden bir hayli yüksek ve mermerden yapılmış merdivenlerle çıkılıyor. Bu bina evlenme ve imparatorların taç giyme törenlerinde kullanılıyormuş. Merdiven ise yaklaşık 250 ton gelen tek parça mermer yontularak yapılmış. İmparator tahtının bulunduğu salon bu sarayda olduğundan mı nedir burası Yasak Kentin en fazla ilgi çeken yeriydi: Önü- yanı çok kalabalıktı.
Yasak Kent-Bu kez Renkli
Yasak Kent-Greace İle Buluşma Noktamız
Saraylar ışık alsın diye genelde güneye bakıyor. Ancak bunca sarayın olduğu alanda tek bir ağaç bile yok; güvenlik için sanırım. Onca saray gezdim sadece bir yerde kameriyeli, ağaçlar ve renk renk çiçeklerle bezeli, heykellerle süslü küçük bir bahçe gördüm. Haa! unutmadan kayıt düşeyim. Bahçede, Çin’in sembolü sayılan lotus(nilüfer)çiçeği yetişen süs havuzlu da vardı. İmparator ve ailesi burada dinleniyor olmalı...
Yasak Kent’in her yanında, saraylarında, odalarında, klasik Çin Mimarisinin ve el işçiliğinin eşsiz örnekleri var. Odalarda renkler dans ediyor adeta… Mermeri, ahşabı bir kuyumcu titizliği ile işlemişler. Çatılardaki kiremitler, oluklar, oluk başlıkları bile birer sanat eseri.
Yasak kenti yeterince gezdiğime ikna olduktan sonra, onlarca merdivenden birine oturup düşündüm. Yasak Kent demelerinin nedeni Greace’in dediği gibi buraya imparatorluk ailesi ve hizmetkarların dışında kimsenin girememesi olmamalı.Bana göre tam tersi: İçerdekilerin dışarıya çıkmalarının yasak olması nedeniyle Yasak Kent demiş olmalılar: Duvarlar öylesine yüksek, Kent o kadar dış dünyaya kapalı ki...
Tianning Tample (pagoda)
Bu tapınak, 1200 yılında Hiao hanedanlığı zamanında yapılmış. Ahşap ve tuğladan yapılan ve yaklaşık 58 metre yüksekliğinde olan bu pagoda zaman içinde birçok kez onarılmış.Tapınak, Klasik Çin Mimarisi’nin Pekin'deki en güzel örneklerinden biri. Kesinlikle ziyaret programlarınıza alın.
Tianning Pagoda
Cennet Tapınağı
Pekin’de mutlaka görmeniz gereken yerlerden biri de burası. 2007 yılında UNESCO tarafından ‘’dünya kültür mirası’’ olarak kabul edilen ve 15. yy’da yapılmış çok büyük bir parkın içinde yer alan bu tapınakta imparatorluk dönemlerinde kurbanlar kesilir, adaklar yerine getirilirmiş. Greace’e göre imparatorlar, hasadın iyi olması için burada dua eder, Budha ile konuşmak için bu tapınağa gelirlermiş. Anlayacağınız dinsel açıdan Pekin’deki en kutsal mekan burası. En kutsal mekan ama şimdiki Çinliler bu kutsallığın farkında değiller gibi. Eskilerin dua ettikleri, onlarca kapının açıldığı, birkaç yüz metre uzunluğunda koridoru olan bu tapınaktaki adak sunaklarında şimdikiler kağıt oynuyor.
Cennet Tapınağı
Cennet nasıl bir yer? Çocukluğumdan beri dinlediklerimden biliyorum. Burasını gördükten sonra, parkın cennet sıfatını kazanmayı hak ettiğini düşünüyorum.
Park, Yasak Kent’e pek uzak değil; hemen bitiminde başlıyor. Oldukça büyük. Parkın içinde birkaç tane tepe ve her tepenin üzerinde çevresi ağaçlarla kaplı sarayımsı bir ev... Greace, bu tepelerin Yasak Kent'in yapımı sırasında temellerden çıkan taş ve toprağın buraya taşınarak yapıldığını söyledi. Tepeler, yapay-mapay ama bir hayli yüksek. Eğer yorulduysanız; yorgunluğunuzu burada atabilirsiniz. Ayrıca Yasak Kent’e tepeden baktığı için, Kent'in değişik fotograflarını da buradan çekme olanağınız var.
Beihai Parkı
Yaklaşık 1000 yıllık bir geçmişi olan ve yine yaklaşık 700 dönümlük bir alan üzerine kurulu, ,içinde büyükçe bir yapay gölü olan bu park Pekin’in merkezinde sayılır. Greace,
- ''Çin’de hemen her şeyin geçmişi bir efsaneye dayanır'' dedi. Bu parkın yapımına da bir efsane kaynaklık ediyormuş. Efsaneye göre insanları ölümsüzleştiren bir bitkinin yetiştiği 3 dağ varmış ve bu dağlar, ölmekten korkan ; bu nedenle de ölümsüzlük peşindeki bir çok imparatorun aramalarına karşın bulunamamış.Dağları bulamamışlar ama İmparatorlar ölümsüzlüğü kafalarına takmış olmalılar ki; sonunda bu günkü parkın bulunduğu yere büyükçe bir havuz kazdırıp, havuzu göle dönüştürüp, çıkan topraktan da bu dağları sembolize eden üç tane tepe yaptırmışlar.Sonuç mu? Her zamanki gibi korkunun ecele faydası olmamış…
Parkta, klasik Çin Mimarisi’nin seçkin örneklerini görebilirsiniz. Köprüler, saraylar, kameriyeler,bahçeler, yürüyüş yolları ve tapınaklar…
Beihai Parkı |
Greace,
- ‘’Eski Pekin’i görmek ister misin?’’ dedi.
Ben de ne zamandır bu soruyu sormasını bekliyordum. Çünkü Pekin’e gelmeden eski Pekin’i oluşturan Hutonglar’ a dair bir şeyler okumuştum.
-‘’ Elbette görmek isterim’’ diye yanıtladım.
Yola koyulduk. Ana caddelerdeki Amerikadakileri aratmayacak büyüklükteki gökdelenleri birkaç sokak geride bıraktık. Amanın!... Bir boyuttan bir başka boyuta geçtik sanki. Hiç abartmıyorum; Pekin merkezinden, bir kaç adımda 150-200 yıl geriye , bambaşka bir dünyaya adeta ışınlanmış duygusuna kapıldım . Hani western filmlerindeki önyüzü olupta arkası olmayan kovboy kasabalarındaki binalar nasılsa burası da öyle. Ön sıra gök delen, ardı bağlar gazeli… Daracık , çamurlu ve pis kokulu sokaklar, tavuk kümesinden hallice kutu misali ever, çamurda oyun oynayan çocuklar, oturdukları tabureden bana uzaydan gelmişim gibi bakan seyrek ak sakallı erkekler, evlerin önünde oturup lak lak eden, kadınların bana tanıdık gelen görüntüleri…Ve yüzümde şaşkın ördek ifadesi, çamurlu sokakta, çamura bulaşmadan yürümeye çalışırken, kulaklarımda Greace’nin bende çok uzaklardan geliyormuş duygusu uyandıran sesi…
Hangi Markayı Aradınız? |
- Hutong Çince’de kuyu demektir. Pekin’de çok sayıda Hutong mahallesi vardır.Eskiden insanlar , evlerini devletin açtığı kuyulara yakın yaparlarmış. Bu kuyulardan her sokakta bir kaç tane bulunur. Evler çok küçüktür ve çoğunun içinde tuvalet bulunmaz. Tuvaletler sokakta belli aralıklarla yapılmış ve halkın ortak kullanımındadır. Devlet, Pekin geliştikçe bu Hutongları yıkıp yerine gökdelen yapıyor. Ama Pekin Belediyesi bazı Hutonları koruma altına almaya karar verdi; hiç olmazsa oraları yıkmayacaklar…
Anladığım kadarıyla burada da bizdeki gibi’’kentsel dönüşüm’’ başlamış. Elbette buraların yıkılıp, yerine insanca yanabilecek konutların yapılmasına kimsenin karşı çıkacağını sanmıyorum ama yine de geçmişi anımsatan bu zorlu yaşama biçiminin oluşturduğu kültürün ortadan kalkması içimi sızlatmadı desem doğruyu söylememiş olurum…Her şeye karşın Greace’in cümlesinin son sözcüğüne takıldım:
-‘’Yıkmayacaklar’’… Eh ! Kimi Hutonglar’ın geleceği için umutlu olmaya bu sözcük de yeter.
Olimpiyat Köyü
Greace,
-''Buradan Olimpiyat köyüne gideceğiz'' deyince Hutong mahallesinin melankolisinden sıyrılıp gerçek dünyaya yumuşak geçiş yaptım.
Kuş Yuvası |
Olimpiyat köyü Pekin’in dışında. Rehberimin anlatımına göre; köy yapılmadan önce burada gecekondular varmış. Köyde birçok spor tesisi var. Olimpiyat oyunlarının açılışının ve kapanışının yapıldığı, bir çok yarışmaya ev sahipliği yapan ‘’bird cage-kuş kafesi’’ adı verilen stadyum buranın en ilginç yapısı. Giriş ücrete tabi. Görmeniz gerek.
Wangfujing Caddesi
Burası Pekin’in en büyük caddesi;araç trafiğine kapalı.Caddede sayısız büyük mağazalar ve alışveriş merkezleri sıra sıra. Aklınıza gelen tüm ünlü markaları burada bulabileceğinizi rahatlıkla söyleyebilirim . Caddede dolaşan Çinlileri bir an yok sayın; kendinizi Miami ya da Chigago da sanabilirsiniz. Cadde çok iyi aydınlatılmış; her yer ışıl ışıl.
Hava karamaya başladığında, daha önce ziyaret ettiğim Çin kentlerinde olduğu gibi burada da seyyar yemekçiler kaldırımlar üstüne tezgahlarını açıyorlar.Bu tezgahlarda yılan,kaplumbağa,çekirge ,karafatma kısaca aklınıza gelecek ya da gelmeyecek her türlü börtü böceği pişiriyorlar. Tezgahlardan yayılan koku müthiş. Amerika’da ya da herhangi bir ülkede ziyaret ettiğiniz ünlü Çin mahallelerinin kokusunun aynısı burada da var:Kurutulmuş balık ve börtü-böcek kokusu... Alışırsınız diyemiyorum, alışamıyorsunuz; çünkü o koku üstünüze siniyor,nereye gitseniz sizinle…
Wangfujing Katedrali |
Wangfujng Street -Gece |
Başka nereler gidilir?
Gece Pazarı ilginç. Orada pek çok tekstil ürünü, saat,telefon,elektronik eşya bulabilirsiniz. Ayrıca ahşap oymalar, el yapımı olduğunu sandığım seramikler. Taşıyabileceğinize inanıyorsanız Çin vazoları da satın alabilirsiniz.
Bir başka gidilecek yer ise Silk Market. Adından da anlaşılacağı gibi buradan Çin İpeği alabilirsiniz. Ama özellikle Çin’e özgü ipek yorgan almanızı öneririm. Fiyatı ağırlığına göre değişiyor.
Eger Caddeye gündüz giderseniz Wanfujng Katedralini de ziyaret edin.Ben karanlıkta gittiğim için böyle bir şansın olmadı.
Eger Caddeye gündüz giderseniz Wanfujng Katedralini de ziyaret edin.Ben karanlıkta gittiğim için böyle bir şansın olmadı.
Silk Market |
Pekin elbette bu kadar değil. Gezilecek müzeleri, sanat galerileri, çeşitli gösterleri izleyeceğiniz tiyatroları var. Size, bana ilginç gelen ve gezebildiğim yerlere ilişkin bilgiler vermeye çalıştım. Ancak bir yerde ne kadar kalırsanız kalın, yine de eksik kalan yerler olacaktır ama''as good as ıt gets''.
Nelere Dikkat Etmeli
. Öncelikle daha önceden börtü böcek yemediyseniz onlara el sürmeyin. Ama mutlaka tatmam gerek diyorsanız yanınızda Çince bilen birinin olmasına dikkat edin. Ola ki hastaneye gitmek gerekebilir.
.Pekin’de her türlü mutfak var.Ama buraya gelip de Portakallı Pekin Ördeği yemeden dönmeyin.Yoksa Pekin’i görmüşlerden sayılmazsınız. Bu arada kuzu etinden yapılan güveç ve noodle-eriştey- de denemenizi öneririm.( Ek bilgi:Çin Mutfağı çok zengin.Pekin’de değil ama Guanzo’da bir davette bizim sofralarımızda rastlamadığımız,tavuk ayağı,kurbağa bacağı,yılan eti,timsah eti, kuzey denizinden yakalanmış dev yengeç bacağı yemiştim.)
.Alış veriş en önemli konu. Niyetiniz marka alışverişi ise; yapmayın derim. İstanbul’da da bulursunuz onları. Bu markaların Çin yapımı olanları almak isterseniz rehberiniz size yardımcı olacaktır. Saat mı alacaksınız? Ana caddelere uzak olmayan bir sokakta, saat satan bir dükkana gidip meramınızı anlatın.Biri önünüze düşüp sizi birkaç sokak ötedeki loş bir pasajın içindeki karanlık bir dükkana götürür.Işıklar açıldığında, ünlü markaların(marka adı reklam olur diye vermiyorum; siz nasıl olsa anlarsınız) çakmalarından binlerce saatle karşı kaşıya bulursunuz. Fiyatları 30-50 usd arasındadır. Pazarlıktan çekinmeyin.
.Eşinize ya da kendinize bir çanta mı alacaksınız. Dericiye girin; elinize tutuşturulan, almayı düşündüğünüz markanın kataloğundan ne istiyorsanız seçin; 20 dakika sonra orijinali 4000 usd’den başlayan çantaya, modeline göre 70-200 dolar arası bir para ödeyerek sahip olabilirsiniz.
Bu tür alış veriş elektronik eşyada da, tekstilde de aynı. Ama ne olursa olsun pazarlık yapmaktan çekinmeyin. Özellikle sokak satıcılarına dikkat edin.
. Satıcıların en çok kullandıkları İngilizce kelimeler şunlar’’ çipi cipi(cheaper,cheaper),givdimani(give the money) ve seymseymorcinal(same same orginal). Fiyat söylerken de ellerine muhakkak hesap makinesi alıyorlar. Aklınızda bulunsun.
.Pekin’de yer adları doğal olarak Çince, işin kötüsü Çin ABC’si ile yazılıyor. Üstelik taksi şöförleri İngilizceye Samanyolu Galaksisi kadar uzaklar. Bu nedenle otelinizden ayrılmadan,üstünde adres yazılı otel kartınızı yanınıza mutlaka alın, yoksa kaybolursunuz.
-''Önemli değil en yakın karakola gider anlatırım derdimi'' diye düşünmeyin; sonuç alamazsınız.Onca ülke dolaştım’’sora sora Bağdat’ı bulamayacağınız yerlerden biridir Pekin’’.
.Çin'in devlet düzeni komünizm fakat rahat bir ülke.Birkaç kez gittim ama kendimi herhangi bir baskı altında hissetmedim ya da bana öyle geldi…Bu satırları komünizmi övmek için yazmadım. Rusya’ya 5-6 kez gittiğim ama Rusya için aynı şeyleri yazamam doğrusu.
.Pekin güvenli bir kent gibi gözüküyor. Ancak ;her büyük kent gibi hırlısı ve hırsızı olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
.Dolaşırken yorulacağınız kesin. Bunun için yaklaşık 1.30 saat süren ve hediyesi 12-13 usd olan ayak masajını öneririm.Yeniden doğmuş gibi oluyorsunuz.
.Dolarınızı yuana çevirmek için mutlaka bankalara gidin.İşlem uzun sürüyor ama garantili.Otelinizde de paranızı yuana çevirebilirsiniz. Burada geçerli döviz hala Amerikan Doları.
.1 usd 6 yuan(mart 2014-güncellenmiş).
Nasıl gidilir
Ben Pekin’e Guanzo’dan gittim. Ama THY’nin İstanbul’dan Pekin’e hergün seferi var. Yolculuk yaklaşık 10 saatmış.
.Türkiye'nin Pekin Büyükelçiliği:
Posta adresi:
San Li Tun Dong 5 Jie No: 9100600 Beijing / PRC
Konsolosluk Şb. e-mail:
consulate.beijing@mfa.gov.tr
Konsolosluk Çağrı Merkezi Numarası:
+ 90 312 292 29 29
Telefon:
+86 10 6532 1715
Faks:
+86 10 6532 5480
(*) Bu seyahat 2011 Nisanında yapıldı
(**)Tam çevirisi''tanrı seni kutsasın'' bizdeki karşılığı ise ''çok yaşa''
(**)Tam çevirisi''tanrı seni kutsasın'' bizdeki karşılığı ise ''çok yaşa''
Kuş Yuvası Stadyumu |
Olimpiyat Köyü |
Jingshan |
Çin İpeği |
Yasak Kent |
Bu Mermer kabartma tek parça 250 ton-Yasak Kent |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder