BAKÜ
Rüzgarın kenti
Bir kente bir çok kez gidersiniz; gidiş nedeniz iş için, bir
spor karşılaşmasını izlemek için ya da sadece gezip görmek için olabilir…
Bu kentlerin çok azı her seferinde ilk kez gidiyormuş
duygusu uyandırır sizde. Bakü bunlardan biridir. Kaç kez gittiğimi tam olarak
anımsamıyorum: dört kez mi, beş kez mi yoksa daha fazla mı? Her seferinde ilk kez
gittiğim duygusuna kapıldım. Canlı bir organizma gibi; gün be gün değişiyor,
gelişiyor…
Bakü ile ilk
karşılaşmam pek hoş olmadı. Dökülen bir hava alanı terminali, bakımsız yollar,
onarılacağı günü umutsuzca bekleyen mahzun binalar… Onca petrol gelirine karşın
Bakü’nün o günkü durumu beni çok şaşırtmıştı. Hatta ilk gidişlerimden birinde
bir Azeri dostuma kent hakkındaki olumsuz düşüncelerimi aktarmıştım da, Bana;
Sözün özü: İlk kez
gördüğüm Bakü (2005)) ile bu günkü Bakü’nün (2013) ortak yanları sadece adları…
Geçmişe kısa bir yolculuk
Bakü’nün adı Farsaça’dan geliyormuş; rüzgarın kenti
anlamında…
Tarihi konusunda kesin bilgiler yok ya da ben bulamadım. Ama ortak kanı; buradaki
yerleşimin İsa’dan sonra 3. yüzyıldan itibaren başladığı şeklinde. Bakü’de
yaklaşık 2.2 milyon(2013) kişi yaşıyor. Hazar Denizi’nin batı kıyısında yer
alan ve denizden bıkmadan usanmadan esen neft-petrol-kokulu arsız rüzgarla ‘’hemhal’’
olan Bakü, bugün Kafkasya’nın en büyük yerleşim yeri olmasının yanında,
Azerbaycan’ın en önemli kültür, sanat,sanayi ve ticaret merkezi konumunda.
Sahil Yolu |
Bakü’de nereleri gezebiliriz?
Size ilk önereceğim yer; Bakü’ye her gittiğimde mutlaka
ziyaret ettiğim, şehitlerin gömülü olduğu ağaçlıklı yol anlamına gelen Şehitler Hıyabanı’dır. Şehitler
Hıyabanı, Bakü’nün sırtını dayadığı, Hazar’a kuşbakışı bakan bir tepede yer
alıyor.
Burada yatanların büyük bir bölümü 1988 yılında başlayıp, aralıklarla 6
yıl süren Dağlık Karabağ Savaşı sırasında şehit düşen asker ve sivil Karabağlı
Azeriler’den oluşuyor. Granitten yapılmış her mezarda, orada yatan kişinin
adıyla birlikte bir fotoğrafı da yer alıyor. İnsanda ‘’savaşa karşı savaş’’ duygusu veren bu Hıyaban’ın Nazım Usta’nın ifadesiyle Bahr-i Hazara’a
bakan uç kısmında ise; altında yıl boyu
sürekli yananbir ateşin olduğu, mimarisi
bize hiç de yabancı gelmeyen bir gümbet var.
Şehitler Hıyabanı |
Şehitler Hıyabanı’nın
hemen girişinde ise; 1920 yılında Gümrü Anlaşması ile sonlanan Türk- Gürcü
Savaşı sırasında şehit düşen Türk Askerlerine ait bir şehitlik, şehitliğin
hemen karşısındaki meydanın bir ucunda ise; klasik cami mimarimizi temsil eden,
Türk Diyaneti’nin yaptırdığı küçük bir de cami bulunuyor.
Şehitler Hıyabanı-TC Diyanet Camisi |
Buradan birkaç yüz metre yukarıya doğru tırmandığınızda,
Azeri Meclisi’nin hemen arkasındaki geniş bir caddenin üzerinde, ulu ağaçların
gölgelendirdiği bir alanla karşılaşacaksınız. Acele bir kestirimde bulunup, size
bir park ziyareti önereceğimi sanmayın. Burası Azerbaycan Devlet Mezarlığı.
-‘’Hayırdır inşallah, Yaşar Atilla bize Bakü’yü mü
anlatacak, yoksa mezar ziyaretimi yaptıracak’ kanısına da varmayın hemen.
Biraz sabır.
Devlet mezarlığını dolaştıktan sonra bana hak vereceğinizden
adım gibi eminim. Mezarlığa, iki yanında askerlerin beklediği büyük ve süslü
bir kapıdan giriliyor. Mezarlıkta Azerbaycan’a şu ya da bu şekilde hizmet
etmiş, şair, yazar, sanatçı, bilim insanı ve devlet adamlarının anıt mezarları
var. Buraya kadar gene olağan dışı bir şey yok.
Olağan dışı olan, bu
mezarlıktaki her anıt mezarın yanı başında, orada yatan kişinin büstü ya da
heykeli var. Burası sanki bir açık hava heykel müzesi gibi; mezarlıktan öte bir
şey… Mutlaka ziyaret edin derim. Bu arada şunu da eklemeden geçmeyeyim: Ne
Moskova’daki Nazım’ın Gömüt’ünün bulunduğu Novo Devichy, ne de Paris’deki
ünlüler mezarlığı Le Pere Lachaise Mezarlığı bu kadar temiz ve düzenli. Alkışım
Azerilere.
Devlet Mezarlığı |
Buradan sonra ilk ziyaret edeceğiniz yer Kız Kulesi olmalı(Qız Qalası). 12. Yüzyılda denizin içinde inşa edilen 27 metre
yüksekliğindeki bu kule şimdi denizden bir hayli içeride kalıyor.
Bunun iki
nedeni olabilir; zaman içinde ya Bahr-i Hazar çekildi, ya da bizdeki gibi deniz
doldurulunca kule içerde kaldı. Kulenin öyküsü birkaç küçük farklılıkla
İstanbul’daki Kız Kulesinin öyküsü ile benzeşiyor. Öykü şöyle: Zamanın şahının
güzel bir kızı var; kız bir delikanlıyı seviyor ama şah verme taraftarı değil.
Çünkü adam kendi kızına aşık ve onunla kendisi evlenmek amacında. Kızını
delikanlıdan ayırmak için denizin içine bir kule yaptırıp, kızı buraya hapsediyor.
Delikanlı, Nazım Hikmet’in çağdaşı olsaydı ve Onun ‘’Salkım Söğüt ‘’şiirindeki
Qız Qalası |
‘"yaman esiyor be karayel
yaman!
sakın özünü Hazer'in hilesinden aman!
aman oyun oynamasın sana rüzgâr! ’ ‘
sakın özünü Hazer'in hilesinden aman!
aman oyun oynamasın sana rüzgâr! ’ ‘
Dizelerini biliyor
olsaydı; girmezdi belki Bahr-i Hazar’a o gece. Ama sevda bu; adamda akıl mı
bırakır? İkirciklenmeden dalıyor denize; kurtarmak için yavuklusunu… Ama kolay
mı Bahr-i Hazar’ın azgın dalgalarında kulaç atmak? Bir süre sonra gücü
tükeniyor. Ve Bahr-i Hazar, sevdiğinin
koynunu düşleyen delikanlıyı kendi karanlık koynuna alıyor. Sevdiğinin
boğulduğunu öğrenen güzel prenses de onun ardından kendini denize atıyor...
Öykü bu; kısa ama
duygusal.
Kule’nin yapım
nedenini bu trajik öyküye dayandırmayan ‘’münafıklar (!)’’ da var. Onlara göre;
güya kule, hem savunma için hem de deniz feneri görevi görsün diye yapılmış. Romantizmden ve dugudan uzak kuru bir öykü.
Madem kulenin
yapım öyküsü bu; Peki adı neden kız kulesi?
El cevap: Adı deniz feneri olsaydı bu kadar ilgi
çekmezdi. Trajik bir öyküyle desteklenen Kız Kulesi adı Azerilere daha bir
turistik gelmiş olmalı. Ben de olsam bu adı verirdim. Ne de olsa turist
sözcüğünün her ülkedeki karşılığı paradır.
İçeri Şeher-İnner
City
İçeri Şeher’e birkaç giriş var. Hazır Kız Kulesi’ni
ziyaret etmişken, kulenin yanındaki kapıdan İçeri Şeher’e girebilirsiniz. Burası
Bakü’nün merkezinde, etrafı surlarla çevrili; taş döşeli daracık sokaklarıyla,
kireç taşından yapılmış evleri, sarayları, camileri hanları ve hamamlarıyla
geçmişi 12 yy’a dayanan‘’köhne-eski’’ bir yerleşim yeri. Bu günkü Bakü, İçeri
Şeher’in çevresinde gelişmiş. Bir keresinde bana rehberlik eden Karabağ Gazisi
Azeri şöförüm Cengiz,
İçeri Şehir |
-‘’Yaşar beg İçeri
Şeher’de eyleşen qişiler özlerini Qala dışındaki Bayır Şeher’de(dışarı
şehir) yaşayanlardan üstün dutarlar, onları güçük görürlerdi ‘’ demişti.
Anlayacağınız İçeri Şehir’de yaşayanların burnu biraz havadaymış o zamanlar.
Şirvanlar sarayı Girişi |
Aman ha! Ne
alırsanız alın, pazarlık edin.
Burayı tam
anlamıyla yürüyerek, otura-kalka, sindire sindire dolaşmak isterseniz; yarım gününüzü ayırmanızı öneririm.. Yok ! Şöylesine;
‘’acelesi olan turist’’ gibi gezmek
isterseniz; şehir içinde tur hizmeti veren elektrikli araçlara binebilirsiniz.
Bakü’nün, Nazım
Usta’nın ifadesiyle Bahr-i Hazar’ın batı kıyısında bir liman kenti olduğundan
söz etmiştim. Liman kentlerinin olmazsa olmazı sahillerindeki yaya yürüyüş
alanlarıdır. Bakü’de de denizin kıyısında, uzunca ve de enlice bir gezinti yolu
var. İnsanlar özellikle yaz akşamları burayı mahşer yerine çeviriyorlar.
Onca kalabalığa karşın her yer ter
temiz. Gruplar halinde yürüyenler, koşuşturan çocuklar, genç aşıklar sahil
yolunda bulunan kafelerde, çay bahçelerinde, restoranlarda bir şeyler yiyip
içenler…
Neredeyse tüm Bakü burada .
Hazar Denizi -Yürüyüş Yolu |
Neredeyse tüm Bakü burada .
Son birkaç yılda yürüyüş yolunun bir köşesinde, ana
caddeye cepheli büyükçe ama Bakü’nün genel mimari anlayışını yansıtmayan bir
alış veriş merkezi yapıldı. Burayı yönetime yakın bir iş adamı yaptırmış.
Açılışını devlet başkanı yapmış. Dedikodulara inanırsak(!) açılışa babasıyla
birlikte katılan devlet başkanının kızı,
güya:
-‘’Ne gözel! Çok beğendim’’ diyesiymiş. Bunun üzerine iş
adamı ,
-‘’O halda burası sana hediyye ’’ deyip AVM’nin
anahtarını kıza vermiş.
Her masalın sonu şöyle biter:
‘’Gökten üç elma düşmüş, biri ona, biri bana, biri de siz
dinleyenlere …?’’.
Neyse masalla işimiz yok, dolaşmaya devam edelim.
Daha önce sahile paralel bulvarın üzerinde bulunan lüks
mağazalar, şimdilerde, Bakü’nün merkezinde yapımı tamamlanan ve ortasında
büyükçe bir fıskiyenin olduğu meydanın etrafında yer alıyorlar. Meydan, araçlara kapalı, yayalara açık. Buradaki
kafelerde bir şeyler yiyip içer, gelene geçene göz atar ve yükselebildiği son
noktadan aşağı,
‘’birden bire bir kuş gibi, vurulmuş gibi …’’
yükseldiği havuza iri damlalar halinde umarsızca dönen suyun,
insanı masal alemine götüren şırıltısını dinleyebilirsiniz.
Azatlık Meydanı’nın
bir ucu Bahr-i Hazarda. Buranın önceki adı Lenin meydanıymış ve meydanın
ortasında bir Lenin heykeli varmış. 1988’de Sovyetler Birliği, özgürlük isteyen
onlarca Azeriyi öldürünce; bu meydandan
Lenin’in heykeli kaldırılmış ve meydanın adı o günün anısına Azatlık Meydanı
olarak değiştirilmiş. İzninizle, o gün özgürlük uğruna ölenleri sırası
gelmişken saygıyla anayım.
Şimdi yeni yapılan ya da onarılan bulvarlardan geçerek
kentin dışına çıkalım. Yolculuğumuz, Bakü’nün saati saatine uymayan karmaşık
trafiğine karşın yaklaşık yarım saat sürecek. Görmenizi istediğim yer Zerdüşt
inancının ‘’kabesi’’ sayılan Ateşgah.
Ateşgah, Bakü’ye yaklaşık 30 km mesafede.
Şimdi sözü zaman zaman bana Bakü'de rehberlik eden şöförüm, Karabağ gazisi Cengiz'e bırakıyorum
-''Ateşgah ,Zerdüşt dinine inananların ebedi saydıkları mekanlardan biridir.Ateşgah zamanında insanlar, gördüyünüz bu odalarda eziyet çekerek yaşayırdılar.Ateşgah'ın çevresindeki öylerde-ev- en çok Zedüştler yaşayırdı.Azerbaycanlılar, yeddinci yüz ilda islam dinini kabul edtikten sonra Zedüştleri buradan qovdular. Onların çoxu Hindistan2a göç ettiler.Kalan kismi ise; onoqquzuncu yüz ilindaa buradan ayrıldılar.O zamanlar Ateşgah'ın ortasında yanan ateş tebii gaz olarak öz cazibesi ile yanırdı.Sonradan oradan neft cıxınca, Ateşgag gazını boru ile bir az kenara yerleştirdiler.İmdi yanan tebii gaz değildir.Her Newroz bayramında buraların minlerle
ziyaretçileri olar''
Şimdi sözü zaman zaman bana Bakü'de rehberlik eden şöförüm, Karabağ gazisi Cengiz'e bırakıyorum
-''Ateşgah ,Zerdüşt dinine inananların ebedi saydıkları mekanlardan biridir.Ateşgah zamanında insanlar, gördüyünüz bu odalarda eziyet çekerek yaşayırdılar.Ateşgah'ın çevresindeki öylerde-ev- en çok Zedüştler yaşayırdı.Azerbaycanlılar, yeddinci yüz ilda islam dinini kabul edtikten sonra Zedüştleri buradan qovdular. Onların çoxu Hindistan2a göç ettiler.Kalan kismi ise; onoqquzuncu yüz ilindaa buradan ayrıldılar.O zamanlar Ateşgah'ın ortasında yanan ateş tebii gaz olarak öz cazibesi ile yanırdı.Sonradan oradan neft cıxınca, Ateşgag gazını boru ile bir az kenara yerleştirdiler.İmdi yanan tebii gaz değildir.Her Newroz bayramında buraların minlerle
ziyaretçileri olar''
-Peki Zerdüştlerden hiç iz kalmadı mı? diye sordum.
-Birazdan çöle ( dışararıya) çıxınca etraftaki qişilere bax.
Çoxu qoyu esmer, quzguni siyah saçlı olan qişiler göreceksin.
Onlar buradan esrlar(asırlar) evvel qovulan Zerdüşlerin balalarıdır.
Gerçekten de Ateşgah’a gelirken dikkatimi çekmeyen bu
insanlar, çile odalarında ‘’tasvirleri’’ bulunan koyu tenli , siyah uzun saçlı Zerdüşt
Kahinlerine ne kadar da benziyorlar…
Bakü’ye dönerken yolunuzu biraz uzatıp, onlarca petrol
kuyusundan petrol pompalayan’’at
başlarını’’ görmeniz sizin için iyi bir deneyim olur kanısındayım. Bu arada
Bakü’nün neft kokulu havasının da kaynağını yerinde görmüş olursunuz.
Yukarıda da söz etmiştim; Bakü sürekli gelişen, yenilenen
bir kent. Eski binaları bizdeki gibi yıkıp yerine yenisini yapmaktansa;
kendilerine özgü mimari dokuyu bozmadan, binaların dış duvarlarını, oraya özgü
taşlarla kaplıyorlar. Bu da Bakü’ye, tarihin derinliklerinden gelen ve özgün
yapısından hiçbir şey kaybetmemiş bir kent görüntüsü veriyor.
Çağdaş mimariye uygun yeni binalar yapılmıyor mu?
Elbette yapılıyor. Bunun en önemli iki örneği ‘’Flame Towers’’ alev kuleleri ve Eurovision şarkı yarışması için
yapılan kültür sarayı. Her iki yapı da çağdaş mimarinin özgün örneklerinden. Eurovizyon Şarkı Yarışması için
2012 yılında tamamlanan Bakü Crystal Hall gerçekten çok güzel tasarlanmış bir
kültür ve sanat merkezi. Şehitler Hıyabanı’nın hemen alt yanındaki 3 ayrı
binadan oluşan ve od(ateş) ülkesi anlamına gelen Alev Kuleleri de bir başka örnek. Bu kulelerin
gece görüntüsü ilgi çekici. Azerbaycan’ın
Sonsuz-Sönmeyen Alevini bu 3 kule ile
simgeleştirmişler. Azerbaycan Bayrağı’nın 3 renginden esinlenerek hareketli
ışıklarla aydınlatılmış olan bu yapılardaki ışık oyunları ilgi çekici. Bu
tematik aydınlatma bana biraz abartılı geldi. Bu yaklaşım, Azerilerin kendilerini
bir Ortadoğu ülkesinden öte bir Avrupa ülkesi gibi görmelerinden kaynaklanıyor
sanırım. Hani bizim stadlarda bir zamanlar atılan bir slogan vardı ,’’Avrupa Avrupa duy sesimizi…’’ diye
başlayan… Azeriler bu konuda bizden farklı değil. Son yıllarda bu konuda daha
gayretliler. Son üç yıl içinde Avrupa kadınlar voleybol Şampiyonasına 2 kez ev
sahipliği yaptılar. Euorovizyon Şarkı yarışmasını birkaç yıl önce düzenlediler.Bunlarla
yetinmeyip uluslar arası müzik festivallerine de ev sahipliği yapıyorlar.
Flame Towers ve Tv. Kulesi |
Bakü’de ziyaret edilecek birçok müze var. Bunların Başlıcaları: Ulusal tarih Müzesi,Devlet Halı
Müzesi, Ulusal Güzel Sanatlar Müzesi., Etnograrafya müzesi gibi. Azerbaycan
Ulusal tarih Müzesini, bu halkın tarihini yakından tanımanız için mutlaka gezin
. Bunların yanı sıra, ben gidemedim ama 1928 yılında Sovyet Döneminde kurulan
bir de hayvanat bahçesi varmış.
Bakü ziyaretlerimden birinde, bir iş adamı dostum beni Azeri düğününe davet etti, üstelemesine fırsat
vermeden hemen kabul ettim. Düğün o zaman, genellikle varlıklı ailelerin
düğün yapmak için sıraya girdikleri bir salonda yapılıyor..(Şimdilerde bu
düğünler için yeğlenen yerler 5 yıldızlı otel salonları)
Salon renk cümbüşü; yaldızlı perdeler,altın varaklı süslemeler… Kadınlar allı pullu elbiseler içinde
ve aşırı makyajlı. Masalarda neredeyse kuş sütü eksik. Mugannilerin(şarkıcılar)
biri gelip biri gidiyor.
Düğündeki Hediye sandıkları-Kız Evi,Oğlan Evi |
Düğündeki Masamız |
-Bir düğünde nekadar muganni şarkı söylerse düğün sahibi
okadar itibarlı demekmiş.Bu düğünde hepsi Azerbaycan’ın ünlü sanatçıları olan 5
muganni vardı.
Dans pisti hep dolu; genelde Azeri oyunları oynuyorlar. Dans pistinde,bizdeki-en azından çoğu Anadolu kentleindeki gibi-kız kıza dan edenlerde çokcaydı.
Masamızda kuş sütü eksik desem yeridir. Protokol masası
diye mi? Ama öteki masalar da üç aşağı beş yukarı böyle.
Çıkışa, yanlarında zarflar olan, bizdeki seçim sandığına benzer iki sandık vardı.
Biri gelin tarafının, öteki damat tarafından verilen hediyeler içinmiş. Biz
damat tarafının qonaqı olduğumuz
için oyumuzu(hediyemizi) onun sandığına attık.
Bakü’de gece hayatı
Bir çok yerde
olduğu gibi Bakü’de de gece hayatı çeşitlilik gösteriyor. Burada ,gençlerin gideceği barlar, kafeler,turistlerin
gidebileceği gece kulupleri ve lüks restoranlar(mutlaka yer ayırtmalı) bir de
tanışınız olan varlıklı Azerilerle girebileceğiniz lüks gece kulüpleri var. Ayrıntıya
girmeden, buralarda aradığınız her şeyi bulabilirsiniz demekle yetineceğim.Turistlere her yerde olduğu gibi
burada da farklı tarifeler uyguluyorlarmış. Ehh! normal, hemen her yerde böyle. Ben bu tür yerlere tek başıma değil hep bir Azeri arkadaşlarımla gittim . Bu yüzden her hangi bir sorunla karşılaşmadım
Neler yiyebilirsiniz.
Bakü’de Türk
restoranlarının yan ısıra batı mutfağından lezzetler sunan restoranlar da var.
İlk gittiğim yıllarda bu tür yerler pek fazla yoktu ama yıllar geçtikçe,
kentteki gelişmeye koşut olarak bu tür yerlerin sayısı da talebe bağlı olarak
arttı kuşkusuz.
Azeriler’in damak
tadı bize uygun.; et ağırlıklı. Azeri Mutfağından ne sunarlarsa rahatlıkla
yiyebilirsiniz. Safranlı pilavları, etli
yaprak dolmalarını önerebilirim. Ayrıca qazmaqlı ve zeferanlı pilav ve oraya özgü
otların yoğurtla karıştırılmış soğuk mezelerini de önermeden geçmeyeyim.
Şehitler Anıtı |
Aklınızda bulunsun
.Eğer Bakü’ye iş
için gittiyseniz, bir gün fazladan kalın. Size rehberlik edecek bir taksi
şöförü ile anlaşın. Sizi Bakü’de görülebilecek her yere götürür. Ödeyeceğiniz
ücret de pek yüksek sayılmaz; 100 usd işinizi görür.
.Bakü, eskisi kadar
ucuz bir yer sayılmaz. Hele bu günlerde (2013 yaz) pahalı bile denebilir.
.Alışveriş yaparken
kesinlikle pazarlık edin.Rus yapımı semaverlere meraklıyım ama bu semaverler
ülkemizde buraya göre daha ucuzmuş gibi geldi bana
.Vize havalanının
girişinde alınıyor. Sorun olmuyor.
.Azeriler hediye
alıp vermeyi çok seviyorlar. Bir yere giderken küçük de olsa bir hediye
götürmeyi ihmal etmeyin.
.Azeriler cömert
insanlar; eğer konuksanız her fırsatta bu cömertliklerini sergilemekten hoşlanıyorlar.
.Azeriler Türkçe’yi bizden
biraz farklı konuşuyorlar. Bu fark, gidip- gelmelerin artması, tv. yayınlarının
yaygınlaşması nedeniyle son yıllarda daha da azaldı. Onlarla kolayca anlaşabilirsiniz.Ancak
kendi aralarında konuşurlarken ne dediklerini anlamak için dikkat kesilmeniz
gerekli.
.Son bir uyarı. Azeriler kendilerine ,pek belli etmeseler de''Azeri'' denmesinden pek hoşlanmıyorlar; Azeri Türkü sözünü yeğliyorlar.
.Son bir uyarı. Azeriler kendilerine ,pek belli etmeseler de''Azeri'' denmesinden pek hoşlanmıyorlar; Azeri Türkü sözünü yeğliyorlar.
Türkiye Büyükelçiliği
Adres:
Samed Vurgun Küçesi
no:94 BAKÜ
Konsolosluk Çağrı
Merkezi.
+90 312 292 29 29
Telefon:
+
90 312 292 29 29
Telefon:+994 12 444 73 20
Faks:+994 12 444 73 55
Konsolosluk Şubemiz Başvuru Kabul Saatleri:
09:00 - 12:30
09:00 - 12:30
THY’nin Bakü’ye İstanbul
kalkışlı günde karşılıklı 4 seferi vardır.
Kadınlar Avrupa Voleybol Şampiyonası Kupası-2012 Bakü |
Ateşgah |
Türk Şehitleri anıtı |
Ateşgah Girişi |
Hazar Kıyısında Bir restoran Bahçesi |
İçeri şehir |
İçeri Şehir'den Dışarısı |
Hazar'dan Bakü |
İçeri Şehirde Bir Kalıntı |
İçeri Şehirden |
Hazar Kıyısında Park |
Kent Meydanı |
Düğünde Azeri Oyunu |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder