AÇIK
ARTIRMA
Ticaret Odası’ndaki toplantı yaklaşık 3 saattir sürüyordu. Toplantının
konusu; bir hafta sonra kente gelip, baraj yapımı için incelemelerde bulunacak
Tarım Bakanı başkanlığındaki heyete kimlerin katılacağının belirlenmesiydi.
Sonunda beş kişilik ağırlama heyeti oluşturuldu. Heyete kentin önde gelen
çiftçileri girmiş, başkanlığına ise, heyetteki öteki üyeler kadar toprağı ve
varlığı olmasa bile ağzı çok laf yaptığı için Ethem Ağaoğlu getirilmişti.
Ethem Ağaoğlu, kentin köklü ailelerinden birine mensuptu. Kırklı
yaşlarda; gezmeyi, eğlenmeyi seven, nüktedan; arkadaş toplantılarının
vazgeçilmezlerindendi. Hukuk okumak için İstanbul’a gitmiş, on yıl kadar orada
kalmış, döndüğünde ‘’sonunda bu da bitti’’ demiş ama ne avukatlık yaptığını, ne
de diplomasını gören olmuştu.
***
Ailesi atadan öteden, Halk Partili olmasına karşın O, yeni kurulan
partinin geleceğinin parlak olacağını önceden sezmiş; büyüklerinin karşı
koymasına kulak asmayıp, yeni kurulan partiye üye olmuş, seçimlerde dağ bayır
dolaşıp; Demokrat Parti için çalışmıştı.
Tarım Bakanlığı heyetinin karşılayacak, onlara bir anlamda kılavuzluk edecek
heyetin başkanlığına seçilmesinde iktidardaki partiye üye olmasının da önemli
bir payı vardı kuşkusuz.
***
Bakanı ve beraberindekileri getiren uçak tam zamanında alana indi. Bakan
uçağın merdivenlerinde görünür görünmez onu ilk olarak kentin güzün bile
etkisinden bir şey yitirmeyen ünlü sıcağı karşıladı. Bakan, uçağın
merdivenlerinde bir an durdu, fötr şapkasını eline alıp, karşılayıcıları
selamladı. Aprondaki kalabalığın arasındaki davul- zurna, Bakan’ı uçağın merdivenlerinde
görür görmez, ‘Adana Karşılamasını’çalmaya başladı. Ethem Ağaoğlu ve elinde bir
demet gül bulunan yerel giysiler içindeki 9-10 yaşlarındaki bir kız çocuğu
karşılayıcıların arasından çıkıp, Bakana doğru yürüdüler.
Kız çocuğu Bakana çiçeği verdi.
Bakan çiçeği aldıktan sonra kızı yanaklarından öpüp, çiçeği, arkasında
duran bir görevlinin eline tutuşturdu. Bakan, önce Ethem Ağaoğlu, ardından
karşılama heyetinde olsun olmasın, elini uzatan herkesle tokalaştıktan sonra
çıkışa doğru yürümeye başladı. Bu arada davul zurna karşılamayı bitirip, mehter
marşına geçti. Bakan, Ethem Ağaoğlu’na dönüp,
‘’Şimdi ne
yapıyoruz? Program nedir?’’ diye sordu.
‘’Önce otele
gideceğiz muhterem vekilim. Orada bir süre istirahat ettikten sonra, Ticaret
Odamız’da hemşehrilerimiz sizi bekliyor. Bir konuşma lütfedersiniz inşallah.
Yarın sabah da kısmetse ovada bir kaç köy dolaşacağız.’’ Bu arada benim adım
Ethem Ağaoğlu. Çiftçiler Birliği’nden. Bakan
durdu; Ethem Ağaoğlu’nu ilk kez görüyormuş gibi, yüzüne dikkatlice baktı.
‘’Samet beyle bir
akrabalığınız var mı?’’
‘’Yok vekilim, maalesef
sadece soyadı benzerliği.’’
‘’Her neyse.
Heyette Aydın’dan birkaç kişi de var. Malumunuz, devletin imkanları kısıtlı. Bu
incelemenin aynısını Aydın köylerinde de yapacağız. Hangi bölge daha öne
çıkarsa, rantabiletisine bakıp, barajı oraya yapacağız.’’ Ethem Ağaoğlu
Bakan’ın bu sözlerinden pek hoşnut olmasa da,
‘’Onlar da
bizim baş tacımız. Ora olur, bura olur, fark etmez; Aydın da memleketimizin bir
parçası.’’ dedi.
***
Tarım Bakanı ve beraberindekiler, kalacakları otelde bir süre dinlendikten
sonra küçük bir kent turu yapıp, Ticaret Odasına geçtiler. Tarım Bakanı
toplantı salonunda Hükümetin tarım politikalarından söz etti. Sözlerinin
sonunda ''sulanmayan tarla, traktörü olmayan çiftçi bırakmayacaklarını''
söyleyip, alkışlar arasında kürsüden indi.
Akşam yemeğini kentin en ünlü kebapçısı Bingöl'de yediler.
***
Ertesi sabah, kahvaltıdan hemen sonra kentin varsıllarından emanet
alınan lüks arabalara doluşup, partinin örgüt temsilcileri ile birlikte
güneydeki ova köylerinde inceleme yapmak üzere yola koyuldular.
Uğradıkları ilk köye, Bakan’ın ziyaret edeceği haberi bir kaç gün
önceden ‘uçurulduğu’ için muhtar hazırlıklıydı. Bakan ve beraberindekiler, köy
odasının önünde araçlardan iner inmez davul, zurna çalmaya başladı. Ardından, besili bir koç kesilip, koçun kanı
Bakanın anlına sürüldü. Heyetteki bir aracın bağajında, kentten getirilen buz
kalıbı ile önceden hazırlanan ayran soğutulup, içildi.
Ethem Ağaoğlu,
‘’Muhterem
vekilim! Arzu ederseniz şimdi köyün dışına çıkıp araziye bir göz atalım.’’
Bakan da bu isteği onaylayınca hep birlikte, yeniden arabalara doluşup,
bir kaç dakika sonra köyün dışına çıktılar. Bakan,
‘’Gördüğüm
kadarıyla burada susuz tarım yapıyorsunuz. Söz gelimi, pamuğu sulamadığınızda
dönüme kaç kilo pamuk alıyorsunuz?’’ Ethem Ağaoğlu, duraksamadan yanıtladı.
‘’Yüz kilo civarında
vekilim.’’
‘’Ya sularsanız?’’
‘’ O zaman 300’ü
bulur’’ der demez, Bakanın hemen yanında olan Aydınlı heyet başkanı atıldı;
‘’ Eğer bu bareş
Mendires'e yapılı da sulu zirata geçesek; biz dönümde 500 kilo pamık alırız
mutterem vekilim'' dedi.
Ethem Ağaoğlu, Aydınlı’ya ters ters baktı ama bir şey söylemedi. Bu
arada Bakanın yanındakilerden biri de sürekli not alıyordu.
Bakan,
‘’Peki mısır ekimi var
mı buralarda?’’ Az önce Aydınlı’nın lafa karışmasına bozulan Ethem Ağaoğlu
fabrika ayarlarına döndü; kibarlığı bırakıp yerel ağızla sürdürdü konuşmasını:
‘’Darıyı ekiyok
ekmesine de, gula’asma(kulak asma), su olmayışın dönüme anca 70 -80 kilo
alıyok’’
‘’Ya
sularsanız?’’ dedi bakan.
‘’Dönümde 500
kiloyu öldürmez.’’Aydınlı, araya girip,
‘’Biz mısırı
sulasek, dönüme 800 kilodan aşağı düşmeyiz,’’ diye laf yetiştirdi.
Bakanlık yetkilisi Aydınlı’nın bu sözlerini de not alırken, Ethem
Ağaoğlu, derin bir soluk alıp, duyulur duyulmaz bir sesle ‘’la havle
çekti.’’ Tarlaların takımlarında bir süre yürüdükten sonra, biçilmiş ama
firezi(1) yakılmamış bir tarlanın yanından geçerlerken Bakan,
‘’ Gördüğüm kadarıyla buğday
ziraatı da yapıyorsunuz?’’
Ethem Ağaoğlu, koskoca Tarım Bakanı'nın arpa firezi ile buğday firezini
ayırt edememesine şaşırmış olmasına karşın, bunun üzerinde durmadı.
‘’Yapıyoruk sayın
Vekilim amma dat vermiyor.’’ ‘’Dat vermiyor’’un ne anlama geldiğini
anlamamış olan bakan, soran gözlerle Ethem Ağaoğlu’na baktı. Bakanın,
sözlerinden bir şey anlamadığının ayırdına varan Ethem Ağaoğlu, sözlerini
açıklama gereği duydu.
‘’Demem o ki, sayın
Vekilim, işimiz Allah’a galmış. Yamır varsa buğda var, yoksa; elini yu.
Kurakta, dönüme 50-60 kilo alıyok. Sulanırsa; 300 kiloyu öldürmez dönümde…’’
Bakan daha ağzını açmadan, Aydınlı yetiştirdi lafı.
‘’Bizim o'da
buğdeye yetee ki su vee. Dönümüne 500 kilo ırahat ırahat alırız.’’
Bakanlık yetkilisi bunu da not aldı. Ticaret Odası heyetinde olanlar,
‘Aydınlı’nın konuk oluğunu unutarak, zırt pırt araya girip; her
lafa ‘ yırtık dondan çıkar gibi çıkıp’ laf yetiştirmesine; laf cambazı olan ve
kimseden sözünü esirgemeyen Ethem Ağaoğlu’nun şimdiye dek onun ağzının payını
vermemiş olmasına şaşırmışlardı. 'Vardı bir bildiği ellehem (her halde).'
Bakan ve beraberindekiler, bir dut ağacının gölgesinde, yere serili
kilimlere oturup, incelemeye bir süre ara verdiler. Bakan uzakta, minaresi
görünen bir köyü işaret edip,
‘’Şu karşıdaki
köy ne ile uğraşır Ethem Bey? Emin Ağaoğlu,
‘’O köyde, beş
dene hamam oğlanı(2), 6-7 dene gullampara(3), 8-10 dene de fırrığı yelli avrat
var (4) ‘’ deyip, Aydınlı’ya döndü. ‘’ Hadi şimdi de artırsane dümbük(5).
‘’
Aydınlılar, Ethem Ağaoğlu’nun yerel dilde söylediklerini
anlamamış olacaklar ki, ‘’ne diyor bu’’ gibisinden bir Bakan’a, bir Ethem
Ağaoğlu’na baktılar. Kimseden yanıt gelmeyince, sessizce ayranlarını yudumladılar.
Ticaret Odası adına heyete katılanlar, sonunda Ethem Ağaoğlu’nun taşı
gediğine koyduğunu; Aydınlı’ya ağzının payını verdiğini görünce rahat bir nefes
aldılar. Bu arada Bakan’ın da çaktırmadan; bıyık altından güldüğü meraklı
gözlerden kaçmadı.
***
Aradan bir yıla yakın bir süre geçti, geçmedi; Bakanlık, barajın, Seyhan
Nehri üzerine yapılmasına karar verdi.
------
Dikili – Temmuz 2020
-----
1-Firez: Anız. Buğday ya da arpa biçildikten
sonra taralada kalan 10-5 cm
uzunluğundaki buğday
yada arpa sapı.
2- Hamam oğlanı: Hömoseksüel(pasif)
4-Fırrığı Yelli: Hafif meşrep kadın ya da kız. Fahişe
5--Dümbük: Kadın satıcısı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder