9 Nisan 2014 Çarşamba

Bakü






BAKÜ

Rüzgarın kenti

Bir kente bir çok kez gidersiniz; gidiş nedeniz iş için, bir spor karşılaşmasını izlemek için ya da sadece gezip görmek için olabilir…   
Bu kentlerin çok azı her seferinde ilk kez gidiyormuş duygusu uyandırır sizde. Bakü bunlardan biridir. Kaç kez gittiğimi tam olarak anımsamıyorum: dört kez mi, beş kez mi yoksa daha fazla mı? Her seferinde ilk kez gittiğim duygusuna kapıldım. Canlı bir organizma gibi; gün be gün değişiyor, gelişiyor…
Bakü ile ilk karşılaşmam pek hoş olmadı. Dökülen bir hava alanı terminali, bakımsız yollar, onarılacağı günü umutsuzca  bekleyen  mahzun binalar… Onca petrol gelirine karşın Bakü’nün o günkü durumu beni çok şaşırtmıştı. Hatta ilk gidişlerimden birinde bir Azeri dostuma kent hakkındaki olumsuz düşüncelerimi aktarmıştım da, Bana;
-‘’Çok kısa zaman sonra burayı tanıyamayacaksın’’ demişti.
Şehitler Hıyabanı'ndan Bakü
Gerçekten de zaman geçtikçe Azeri dostumun haklılığı ortaya çıkmaya başladı. O günlerde kalınacak doğru dürüst bir otel bile yoktu. Bu gün ise; uluslar arası otel zincirleri Bakü’de olmak için adeta yarış içindeler.
Sözün özü: İlk kez gördüğüm Bakü (2005)) ile bu günkü Bakü’nün (2013) ortak yanları sadece adları…
Geçmişe kısa bir yolculuk

Bakü’nün adı Farsaça’dan geliyormuş; rüzgarın kenti anlamında…
Tarihi konusunda kesin bilgiler yok ya da  ben bulamadım. Ama ortak kanı; buradaki yerleşimin İsa’dan sonra 3. yüzyıldan itibaren başladığı şeklinde. Bakü’de yaklaşık 2.2 milyon(2013) kişi yaşıyor. Hazar Denizi’nin batı kıyısında yer alan ve denizden bıkmadan usanmadan esen neft-petrol-kokulu arsız rüzgarla ‘’hemhal’’ olan Bakü, bugün Kafkasya’nın en büyük yerleşim yeri olmasının yanında, Azerbaycan’ın en önemli kültür, sanat,sanayi ve ticaret merkezi konumunda.
Sahil Yolu

Bakü’de nereleri gezebiliriz?

Size ilk önereceğim yer; Bakü’ye her gittiğimde mutlaka ziyaret ettiğim, şehitlerin gömülü olduğu ağaçlıklı yol anlamına gelen Şehitler Hıyabanı’dır. Şehitler Hıyabanı, Bakü’nün sırtını dayadığı, Hazar’a kuşbakışı bakan bir tepede yer alıyor. 
Şehitler Hıyabanı
Burada yatanların büyük bir bölümü 1988 yılında başlayıp, aralıklarla 6 yıl süren Dağlık Karabağ Savaşı sırasında şehit düşen asker ve sivil Karabağlı Azeriler’den oluşuyor. Granitten yapılmış her mezarda, orada yatan kişinin adıyla birlikte bir fotoğrafı da yer alıyor. İnsanda ‘’savaşa karşı savaş’’ duygusu veren bu Hıyaban’ın  Nazım Usta’nın ifadesiyle Bahr-i Hazara’a bakan uç kısmında  ise; altında yıl boyu sürekli yananbir ateşin olduğu,  mimarisi bize hiç de yabancı gelmeyen bir gümbet var.
Şehitler Hıyabanı’nın hemen girişinde ise; 1920 yılında Gümrü Anlaşması ile sonlanan Türk- Gürcü Savaşı sırasında şehit düşen Türk Askerlerine ait bir şehitlik, şehitliğin hemen karşısındaki meydanın bir ucunda ise; klasik cami mimarimizi temsil eden, Türk Diyaneti’nin yaptırdığı küçük bir de cami bulunuyor.
Şehitler Hıyabanı-TC Diyanet Camisi
Buradan birkaç yüz metre yukarıya doğru tırmandığınızda, Azeri Meclisi’nin hemen arkasındaki geniş bir caddenin üzerinde, ulu ağaçların gölgelendirdiği bir alanla karşılaşacaksınız. Acele bir kestirimde bulunup, size bir park ziyareti önereceğimi sanmayın. Burası Azerbaycan Devlet Mezarlığı.
-‘’Hayırdır inşallah, Yaşar Atilla bize Bakü’yü mü anlatacak, yoksa mezar ziyaretimi yaptıracak’ kanısına da varmayın hemen.
Biraz sabır.
Devlet mezarlığını dolaştıktan sonra bana hak vereceğinizden adım gibi eminim. Mezarlığa, iki yanında askerlerin beklediği büyük ve süslü bir kapıdan giriliyor. Mezarlıkta Azerbaycan’a şu ya da bu şekilde hizmet etmiş, şair, yazar, sanatçı, bilim insanı ve devlet adamlarının anıt mezarları var. Buraya kadar gene olağan dışı bir şey yok.
Devlet Mezarlığı
Olağan dışı olan, bu mezarlıktaki her anıt mezarın yanı başında, orada yatan kişinin büstü ya da heykeli var. Burası sanki bir açık hava heykel müzesi gibi; mezarlıktan öte bir şey… Mutlaka ziyaret edin derim. Bu arada şunu da eklemeden geçmeyeyim: Ne Moskova’daki Nazım’ın Gömüt’ünün bulunduğu Novo Devichy, ne de Paris’deki ünlüler mezarlığı Le Pere Lachaise Mezarlığı bu kadar temiz ve düzenli. Alkışım Azerilere.
Buradan sonra ilk ziyaret edeceğiniz yer Kız Kulesi olmalı(Qız Qalası). 12.  Yüzyılda denizin içinde inşa edilen 27 metre yüksekliğindeki bu kule şimdi denizden bir hayli içeride kalıyor.
Qız Qalası
Bunun iki nedeni olabilir; zaman içinde ya Bahr-i Hazar çekildi, ya da bizdeki gibi deniz doldurulunca kule içerde kaldı. Kulenin öyküsü birkaç küçük farklılıkla İstanbul’daki Kız Kulesinin öyküsü ile benzeşiyor. Öykü şöyle: Zamanın şahının güzel bir kızı var; kız bir delikanlıyı seviyor ama şah verme taraftarı değil. Çünkü adam kendi kızına aşık ve onunla kendisi evlenmek amacında. Kızını delikanlıdan ayırmak için denizin içine bir kule yaptırıp, kızı buraya hapsediyor. Delikanlı, Nazım Hikmet’in çağdaşı olsaydı ve Onun ‘’Salkım Söğüt ‘’şiirindeki

 "yaman esiyor be karayel yaman! 
      sakın özünü Hazer'in hilesinden aman! 
            aman oyun oynamasın sana rüzgâr!
 ’ 

 Dizelerini biliyor olsaydı; girmezdi belki Bahr-i Hazar’a o gece. Ama sevda bu; adamda akıl mı bırakır? İkirciklenmeden dalıyor denize; kurtarmak için yavuklusunu… Ama kolay mı Bahr-i Hazar’ın azgın dalgalarında kulaç atmak? Bir süre sonra gücü tükeniyor. Ve  Bahr-i Hazar, sevdiğinin koynunu düşleyen delikanlıyı kendi karanlık koynuna alıyor. Sevdiğinin boğulduğunu öğrenen güzel prenses de onun ardından kendini denize atıyor...
Öykü  bu; kısa ama duygusal.
 Kule’nin yapım nedenini bu trajik öyküye dayandırmayan ‘’münafıklar (!)’’ da var. Onlara göre; güya kule, hem savunma için hem de deniz feneri görevi görsün diye yapılmış. Romantizmden ve dugudan uzak kuru bir öykü.
Madem kulenin yapım öyküsü bu;  Peki adı neden kız kulesi?
El cevap: Adı deniz feneri olsaydı bu kadar ilgi çekmezdi. Trajik bir öyküyle desteklenen Kız Kulesi adı Azerilere daha bir turistik gelmiş olmalı. Ben de olsam bu adı verirdim. Ne de olsa turist sözcüğünün her ülkedeki karşılığı paradır.

İçeri Şeher-İnner City

İçeri Şeher’e birkaç giriş var. Hazır Kız Kulesi’ni ziyaret etmişken, kulenin yanındaki kapıdan İçeri Şeher’e girebilirsiniz. Burası Bakü’nün merkezinde, etrafı surlarla çevrili; taş döşeli daracık sokaklarıyla, kireç taşından yapılmış evleri, sarayları, camileri hanları ve hamamlarıyla geçmişi 12 yy’a dayanan‘’köhne-eski’’ bir yerleşim yeri. Bu günkü Bakü, İçeri Şeher’in çevresinde gelişmiş. Bir keresinde bana rehberlik eden Karabağ Gazisi Azeri şöförüm Cengiz,
İçeri Şehir
-‘’Yaşar beg  İçeri Şeher’de eyleşen qişiler özlerini Qala dışındaki Bayır Şeher’de(dışarı şehir) yaşayanlardan üstün dutarlar, onları güçük görürlerdi ‘’ demişti. Anlayacağınız İçeri Şehir’de yaşayanların burnu biraz havadaymış o zamanlar.
Şirvanlar sarayı Girişi
İçeri Şeher’in en önemli yapısı Şirvanlar Sarayı.  Burası 2000 yılında UNESCO tarafından dünya mirası listesine alınmış. Saray, bugün etnografya müzesi olarak kullanılıyor. Müzeyi gezmek için bilet almanız gerekli.
Şirvanlar Sarayının dışında Cuma Camisi, Gala Minare, Buhara Kervansarayı, Gayyip Hamamı, Gasim Bey Hamamı görülmesi gerekli yerlerden bazıları. İçeri Şeher’de birçok çay bahçesi, restoran, el işi satan dükkanlar var. Bu dükkanlardan Azerbaycan’a özgü halılar, ipek şal ve eşarplar, Rus yapımı semaverler, bakır işleri ve çeşitli hediyelik eşyalar satın alabilirsiniz.
Aman ha! Ne alırsanız alın, pazarlık edin.
Burayı tam anlamıyla yürüyerek, otura-kalka, sindire sindire dolaşmak isterseniz;  yarım gününüzü ayırmanızı öneririm.. Yok ! Şöylesine; ‘’acelesi olan turist’’ gibi gezmek isterseniz; şehir içinde tur hizmeti veren elektrikli araçlara binebilirsiniz.

Bakü’nün,  Nazım Usta’nın ifadesiyle Bahr-i Hazar’ın batı kıyısında bir liman kenti olduğundan söz etmiştim. Liman kentlerinin olmazsa olmazı sahillerindeki yaya yürüyüş alanlarıdır. Bakü’de de denizin kıyısında, uzunca ve de enlice bir gezinti yolu var. İnsanlar özellikle yaz akşamları  burayı mahşer yerine çeviriyorlar.
Hazar Denizi -Yürüyüş Yolu
Onca kalabalığa karşın her yer ter temiz. Gruplar halinde yürüyenler, koşuşturan çocuklar, genç aşıklar sahil yolunda bulunan kafelerde, çay bahçelerinde, restoranlarda bir şeyler yiyip içenler… 
Neredeyse tüm Bakü burada .
Son birkaç yılda yürüyüş yolunun bir köşesinde, ana caddeye cepheli büyükçe ama Bakü’nün genel mimari anlayışını yansıtmayan bir alış veriş merkezi yapıldı. Burayı yönetime yakın bir iş adamı yaptırmış. Açılışını devlet başkanı yapmış. Dedikodulara inanırsak(!) açılışa babasıyla birlikte  katılan devlet başkanının kızı, güya:
-‘’Ne gözel! Çok beğendim’’ diyesiymiş. Bunun üzerine iş adamı ,
-‘’O halda burası sana hediyye ’’ deyip AVM’nin anahtarını kıza vermiş.
Her masalın sonu şöyle biter:
‘’Gökten üç elma düşmüş, biri ona, biri bana, biri de siz dinleyenlere …?’’.
Neyse masalla işimiz yok, dolaşmaya devam edelim.
Daha önce sahile paralel bulvarın üzerinde bulunan lüks mağazalar, şimdilerde, Bakü’nün merkezinde yapımı tamamlanan ve ortasında büyükçe bir fıskiyenin olduğu meydanın etrafında yer alıyorlar. Meydan,  araçlara kapalı, yayalara açık. Buradaki kafelerde bir şeyler yiyip içer, gelene geçene göz atar ve yükselebildiği son noktadan aşağı,

 ‘’birden bire bir kuş gibi, vurulmuş gibi …’’

 yükseldiği  havuza iri damlalar halinde umarsızca dönen suyun, insanı masal alemine götüren  şırıltısını dinleyebilirsiniz.  
Azatlık Meydanı’nın bir ucu Bahr-i Hazarda. Buranın önceki adı Lenin meydanıymış ve meydanın ortasında bir Lenin heykeli varmış. 1988’de Sovyetler Birliği, özgürlük isteyen onlarca Azeriyi öldürünce;  bu meydandan Lenin’in heykeli kaldırılmış ve meydanın adı o günün anısına Azatlık Meydanı olarak değiştirilmiş. İzninizle, o gün özgürlük uğruna ölenleri sırası gelmişken saygıyla anayım.

Şimdi yeni yapılan ya da onarılan bulvarlardan geçerek kentin dışına çıkalım. Yolculuğumuz, Bakü’nün saati saatine uymayan karmaşık trafiğine karşın yaklaşık yarım saat sürecek. Görmenizi istediğim yer Zerdüşt inancının ‘’kabesi’’ sayılan Ateşgah. Ateşgah, Bakü’ye yaklaşık 30 km mesafede.

Şimdi sözü zaman zaman bana Bakü'de rehberlik eden şöförüm, Karabağ gazisi Cengiz'e bırakıyorum

-''Ateşgah ,Zerdüşt dinine inananların ebedi saydıkları mekanlardan biridir.Ateşgah zamanında insanlar, gördüyünüz bu odalarda eziyet çekerek yaşayırdılar.Ateşgah'ın çevresindeki öylerde-ev- en çok Zedüştler yaşayırdı.Azerbaycanlılar, yeddinci yüz ilda islam dinini kabul edtikten sonra Zedüştleri buradan qovdular. Onların çoxu Hindistan2a göç ettiler.Kalan kismi ise; onoqquzuncu yüz ilindaa buradan ayrıldılar.O zamanlar Ateşgah'ın ortasında yanan ateş tebii gaz olarak öz cazibesi ile yanırdı.Sonradan oradan neft cıxınca, Ateşgag gazını boru ile bir az kenara yerleştirdiler.İmdi yanan tebii gaz değildir.Her Newroz bayramında buraların minlerle 
ziyaretçileri olar''

-Peki Zerdüştlerden hiç iz kalmadı mı? diye sordum.

-Birazdan çöle ( dışararıya) çıxınca etraftaki qişilere bax. Çoxu qoyu  esmer,  quzguni siyah saçlı olan qişiler göreceksin. Onlar buradan esrlar(asırlar) evvel qovulan Zerdüşlerin balalarıdır.

Gerçekten de Ateşgah’a gelirken dikkatimi çekmeyen bu insanlar, çile odalarında ‘’tasvirleri’’ bulunan koyu tenli , siyah uzun saçlı Zerdüşt Kahinlerine ne kadar da benziyorlar…

Bakü’ye dönerken yolunuzu biraz uzatıp, onlarca petrol kuyusundan petrol pompalayan’’at başlarını’’ görmeniz sizin için iyi bir deneyim olur kanısındayım. Bu arada Bakü’nün neft kokulu havasının da kaynağını yerinde görmüş olursunuz.
Yukarıda da söz etmiştim; Bakü sürekli gelişen, yenilenen bir kent. Eski binaları bizdeki gibi yıkıp yerine yenisini yapmaktansa; kendilerine özgü mimari dokuyu bozmadan, binaların dış duvarlarını, oraya özgü taşlarla kaplıyorlar. Bu da Bakü’ye, tarihin derinliklerinden gelen ve özgün yapısından hiçbir şey kaybetmemiş bir kent görüntüsü veriyor.
Flame Towers ve Tv. Kulesi
 Çağdaş  mimariye uygun yeni binalar yapılmıyor mu? Elbette yapılıyor. Bunun en önemli iki örneği ’Flame Towers’’ alev kuleleri ve Eurovision şarkı yarışması için yapılan kültür sarayı. Her iki yapı da çağdaş mimarinin özgün örneklerinden. Eurovizyon Şarkı Yarışması için 2012 yılında tamamlanan Bakü Crystal Hall gerçekten çok güzel tasarlanmış bir kültür ve sanat merkezi. Şehitler Hıyabanı’nın hemen alt yanındaki 3 ayrı binadan oluşan ve od(ateş) ülkesi anlamına gelen  Alev Kuleleri de bir başka örnek. Bu kulelerin  gece  görüntüsü ilgi çekici. Azerbaycan’ın Sonsuz-Sönmeyen Alevini  bu 3 kule ile simgeleştirmişler. Azerbaycan Bayrağı’nın 3 renginden esinlenerek hareketli ışıklarla aydınlatılmış olan bu yapılardaki ışık oyunları ilgi çekici. Bu tematik aydınlatma bana biraz abartılı geldi. Bu yaklaşım, Azerilerin kendilerini bir Ortadoğu ülkesinden öte bir Avrupa ülkesi gibi görmelerinden kaynaklanıyor sanırım. Hani bizim stadlarda bir zamanlar atılan bir slogan vardı ,’’Avrupa Avrupa duy sesimizi…’’ diye başlayan… Azeriler bu konuda bizden farklı değil. Son yıllarda bu konuda daha gayretliler. Son üç yıl içinde Avrupa kadınlar voleybol Şampiyonasına 2 kez ev sahipliği yaptılar. Euorovizyon Şarkı yarışmasını birkaç yıl önce düzenlediler.Bunlarla yetinmeyip uluslar arası müzik festivallerine de ev sahipliği yapıyorlar.

Bakü’de ziyaret edilecek birçok müze var. Bunların  Başlıcaları: Ulusal tarih Müzesi,Devlet Halı Müzesi, Ulusal Güzel Sanatlar Müzesi., Etnograrafya müzesi gibi. Azerbaycan Ulusal tarih Müzesini, bu halkın tarihini yakından tanımanız için mutlaka gezin . Bunların yanı sıra, ben gidemedim ama 1928 yılında Sovyet Döneminde kurulan bir de hayvanat bahçesi varmış.

Bir Azeri düğününe konukluk…
Bakü ziyaretlerimden birinde, bir iş adamı dostum beni  Azeri düğününe davet etti, üstelemesine fırsat vermeden  hemen kabul ettim. Düğün o zaman, genellikle varlıklı ailelerin düğün yapmak için sıraya girdikleri bir salonda yapılıyor..(Şimdilerde bu düğünler için yeğlenen yerler 5 yıldızlı otel salonları)
Düğündeki Hediye sandıkları-Kız Evi,Oğlan Evi



Düğündeki Masamız
Salon renk cümbüşü; yaldızlı perdeler,altın varaklı süslemeler… Kadınlar allı pullu elbiseler içinde ve aşırı makyajlı. Masalarda neredeyse kuş sütü eksik. Mugannilerin(şarkıcılar) biri gelip biri gidiyor.
-Bir düğünde nekadar muganni şarkı söylerse düğün sahibi okadar itibarlı demekmiş.Bu düğünde hepsi Azerbaycan’ın ünlü sanatçıları olan 5 muganni vardı.
Dans pisti hep dolu; genelde Azeri oyunları oynuyorlar. Dans pistinde,bizdeki-en azından çoğu Anadolu kentleindeki gibi-kız kıza dan edenlerde çokcaydı.
Masamızda kuş sütü eksik desem yeridir. Protokol masası diye mi? Ama öteki masalar da üç aşağı beş yukarı böyle.
Çıkışa, yanlarında zarflar olan,  bizdeki seçim sandığına benzer iki sandık vardı. Biri gelin tarafının, öteki damat tarafından verilen hediyeler içinmiş. Biz damat tarafının qonaqı olduğumuz için oyumuzu(hediyemizi) onun sandığına attık.

Bakü’de gece hayatı

Bir çok yerde olduğu gibi Bakü’de de gece hayatı çeşitlilik gösteriyor.  Burada ,gençlerin gideceği barlar, kafeler,turistlerin gidebileceği gece kulupleri ve lüks restoranlar(mutlaka yer ayırtmalı) bir de tanışınız olan varlıklı Azerilerle girebileceğiniz lüks gece kulüpleri var. Ayrıntıya girmeden, buralarda aradığınız her şeyi bulabilirsiniz demekle yetineceğim.Turistlere her yerde olduğu gibi burada da farklı tarifeler uyguluyorlarmış. Ehh! normal, hemen her yerde böyle. Ben bu tür yerlere tek başıma değil hep bir Azeri arkadaşlarımla gittim .  Bu yüzden her hangi bir sorunla karşılaşmadım

Neler yiyebilirsiniz.

Bakü’de Türk restoranlarının yan ısıra batı mutfağından lezzetler sunan restoranlar da var. İlk gittiğim yıllarda bu tür yerler pek fazla yoktu ama yıllar geçtikçe, kentteki gelişmeye koşut olarak bu tür yerlerin sayısı da talebe bağlı olarak arttı kuşkusuz.
Azeriler’in damak tadı bize uygun.; et ağırlıklı.  Azeri Mutfağından ne sunarlarsa rahatlıkla yiyebilirsiniz.  Safranlı pilavları, etli yaprak dolmalarını önerebilirim. Ayrıca qazmaqlı ve zeferanlı pilav ve oraya özgü otların yoğurtla karıştırılmış soğuk mezelerini de önermeden geçmeyeyim.
Şehitler Anıtı

Aklınızda bulunsun

.Eğer Bakü’ye iş için gittiyseniz, bir gün fazladan kalın. Size rehberlik edecek bir taksi şöförü ile anlaşın. Sizi Bakü’de görülebilecek her yere götürür. Ödeyeceğiniz ücret de pek yüksek sayılmaz; 100 usd işinizi görür.
.Bakü, eskisi kadar ucuz bir yer sayılmaz. Hele bu günlerde (2013 yaz) pahalı bile denebilir.
.Alışveriş yaparken kesinlikle pazarlık edin.Rus yapımı semaverlere meraklıyım ama bu semaverler ülkemizde buraya göre daha ucuzmuş gibi geldi bana
.Vize havalanının girişinde alınıyor. Sorun olmuyor.
.Azeriler hediye alıp vermeyi çok seviyorlar. Bir yere giderken küçük de olsa bir hediye götürmeyi ihmal etmeyin.
.Azeriler cömert insanlar; eğer konuksanız her fırsatta bu cömertliklerini sergilemekten hoşlanıyorlar.
.Azeriler Türkçe’yi bizden biraz farklı konuşuyorlar. Bu fark, gidip- gelmelerin artması, tv. yayınlarının yaygınlaşması nedeniyle son yıllarda daha da azaldı. Onlarla kolayca anlaşabilirsiniz.Ancak kendi aralarında konuşurlarken ne dediklerini anlamak için dikkat kesilmeniz gerekli.
.Son bir uyarı. Azeriler kendilerine ,pek belli etmeseler de''Azeri'' denmesinden pek hoşlanmıyorlar; Azeri Türkü sözünü yeğliyorlar.

Türkiye Büyükelçiliği 
Adres:
Samed Vurgun Küçesi no:94 BAKÜ
Konsolosluk Çağrı Merkezi.
+90 312 292 29 29
Telefon:
+ 90 312 292 29 29
Telefon:+994 12 444 73 20
Faks:+994 12 444 73 55
Facebook Adres: Twitter Adres:
Konsolosluk Şubemiz Başvuru Kabul Saatleri:
09:00 - 12:30


THY’nin Bakü’ye İstanbul kalkışlı günde karşılıklı 4 seferi vardır.
Kadınlar Avrupa Voleybol Şampiyonası Kupası-2012 Bakü

Ateşgah

Türk Şehitleri anıtı

Ateşgah Girişi

Hazar Kıyısında Bir restoran Bahçesi


İçeri şehir

İçeri Şehir'den Dışarısı

Hazar'dan Bakü
İçeri Şehirde Bir Kalıntı

İçeri Şehirden

Hazar Kıyısında Park

Kent Meydanı

Düğünde Azeri Oyunu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder