23 Nisan 2013 Salı

Yap kapak, boz kapak...

Preform üretmeden önce, sadece çeşitli şişeler ve kavanozlar üretiyorduk. Bu şişelerin kimilerinin de kapakları bizim tarafımızdan üretiliyor ve bunları şişeyle birlikte firmalara satıyorduk. En fazla ürettiğimiz şişe kapağı yağ şişeleri içindi. Ancak yağ şişelerindeki en büyük sorun, dolumdan sonra  vakum yapmasıydı. Şişelerin vakum yapmasının en önemli nedeni ise;  fabrikalarda dolum yapılan bölümlerdeki  ortam sıcaklığı ile şişelere doldurulan yağın sıcaklığının bir birinden farklı olmasıydı. Rafineden gelen sıcak yağ belli bir sıcaklığa kadar düşürülüyordu ama bu vakumu önlemede yeterli olmuyordu. Sıcak yağı ,dolumdan önce soğutarak ortam sıcaklığına düşürmek daha fazla enerji ve zaman gerektirdiği için çoğu firma  bu harcamadan kaçınıyordu. Ayrıca bu firmalar, daha önceleri pet şişe yerine, yağ ambalajı olarak teneke ve pvc şişe kullanıyorlardı. pvc şişeler, pet şişelere göre bir çok bakımdan daha az kullanışlı olmalarına  karşın, daha sert olmaları nedeniyle vakum yapmıyorlardı. Firmalar, pvc'deki alışkanlıklarını sürdürmeye devam edince iş başa düştü. Daha ağır şişeler ürettik, şişelerin şeklini değiştirdik; ı ıhh ! Ne yaptıysak vakumun önüne geçemedik. Günler geçiyor ,yağ şişeleri dolumdan sonra ''vakumlanmaya'' devam ediyorlardı.
....
Aradan günler geçti. Bir seyahat için İstanbul'a gitmiş, o zaman İstanbul Belediyesi'nin bir tür ''zincir''  mağazası''olan Belpalar'dan birinde rafları inceliyordum. Yağ şişelerinin bulunduğu rafların önünde durdum, çeşitli markaların yağ şişeleri dizi dizi sıralanmıştı. Baktım, baktım... Birden bire kafamda bir şimşek çaktı: Yakamdaki Atatürk rozetini çıkardım, iğnesi ile şişenin  geçme kapağındaki koparma halkasının dibinden kapağı deldim. Şişeden,  o ana kadar duyduğum en güzel , en melodik ''pıssttt'' sesi çıktı. Ve şişenin içine dolan hava ,  vakum- makum bırakmadı . Birdaha, bir daha, bir daha...Pısstt, pısstt, pısssttttt...
-''Yaşasın ! '' dedim ,''sonunda yağ şişelerindeki vakum sorununu çözdüm''...
Hemen bu çözümü paylaşmak için Silivri'ye sürdüm arabayı. O  zaman Sezail Ağabey (Dinçaslan) üretimden sorumlu idi. Onunla görüşüp buluşum (!)hakkında düşüncesini alacaktım.
Ben yapım gereği, ivedi durumlarda '' önce ateş eder sonra nişan alırım''. O ise; önce düşünür, sonra gene düşünür, daha sonra bir kez daha düşünürdü...
Onun bu tavrı da beni düşündürürdü...
.......
Odasına girdim,selam sabah demeden vakuma bulduğum çözümü anlattım. Beni çatlatan bir sükünetle;
-''Bi düşünelim Yaşar ''dedi.
-''Ağebey, nesini düşüneceğiz, olay ayan beyan ortada'' diye üsteledim.'' Kapakları ürettikten sonra bir makina ile  geçme kapağa mikron çapında bir delik açarız. Şişedeki yağ, ortam sıcaklığına gelinceye kadar şişenin içine ince delikten hava girer. Delik küçük olduğu için yağ sızıntısı olmaz, olsa da vidalı olan ikinci kapak bu sızıntıya engel olur. Bildiğin gibi ayçiçek yağı yapısı gereği bir süre sonra oksitleneceğinden , geçme kapakta açtığımız mikron çapındaki delik de kısa sürede kapanır''.
-''Tamam da  düşünüp üzerinde biraz kafa yoralım.''
Sezai Ağabeyin düşünme sürecini kısaltmak için elimden geleni yaptım. Hafta 8,  gün 9 , her gün aradım. Bir gün müjdeli haberi verdi.
-''İstanbul'a geldiğinde Silivri'ye uğra şu işe bir daha bakalım.''
Demek ikna olmuştu''.
.... 
Bir kaç ay içinde kapak delme makinamız gelmişti. Geçme kapaklar Lümeca makinalarda kusursuz bir şekilde üretiliyor, şimdi markasını anımsayamadığım iğneli makinada deliniyor ve vidalı kapakla birleştirilip kutulanyordu.
.....
Düşünüyorum da , o gün Belpa'da, raflardaki  vakumlu yağ şişelerine bakarken yakamdaki Atatürk rozeti olmasaydı bu çözüm olur muydu ? Hala yanıtını bulamadım...
....
Geçen gün yağ şişesi üreten bir meslektaşla görüşürken bu anımı anlattım.
-''Osman ''dedim, '' Yağ şişesi kapaklarına vakum önlemek için hala delik deliyor musunuz ?'' Gülerek;
-''Yok ağabey,artık delik delmiyoruz.Teknoloji gelişti. Yağ üreticileri, dolum sistemlerini PET şişelere uygun hale getirdiler. Sorun kendiliğinden çözüldü.''
...
Atatürk'ü bir kez daha saygıyla anarak köpüklü sade kahvemden kocaman bir yudum  aldım...

1 yorum:

  1. Yasar bey merhaba,
    Bizde vakum problemi ile ugrasiyoruz ama benim gozume daha farkli birsey takildi. Ayni pet ayni dolum sicakligi ayni dolum makinesi birisi misir digeri ise aycicek iken misir vakum yapmiyor aycicek vakum yapiyor. Hal boyle olunca cozum yolundaki tum fikirlerimizi curuyuyor. Misir ve aycicek yag kompozisyonu farkliligi vakuma sebep midir ?

    YanıtlaSil