11 Kasım 2012 Pazar




Babam Hacı Oldu

Sasa'da işe başladığım ilk yıllardı.
Gaziantep'deki bir müşterimi ziyaret etmiştim.Bir yandan kahvemizi içiyor, öte yandan da sohbet ediyorduk. Tam sohbeti koyulaştırmıştık ki, odanın kapısı yavaşça açıldı, özensiz giyimli, omuzları çökük, her halinden yorgun olduğu belli olan ak sakallı, yaşlıca biri, içeri girmeden kapının önünde durdu, dikkatlice bana baktı; sağ elini göğsüne götürüp, duyulur duyulmaz bir sesle ''selamunaleyküm ''deyip, kapıyı çekip, geldiği gibi gitti.
Merakla müşterime sordum.
     ''Kim bu?
     ''Babey'' diye yanıtladı müşterim.
     ''Hasta mı? İyi görünmüyor da''
     ''Haste değil ama haste gibidir.''
Ben 'hasta değil ama hasta gibidir'' sözünden bir anlam çıkarmaya çalışıken,
      ''Hekayesi uzundur'' deyip anlatmaya başladı: ''Yaşar bey, biz terör nedeniyle 70'li yılların başında ailecek Siirt'ten Antep'e taşındık. Antep büyük şehir; eğlencesi, lokantası, barı, pavyonu, geleni gideni çok olan bir şeher. Buraya geldikten sonra babeye bir şeyler oldu. Ütüsüz elbise, boyasız kundura giymez; ayna karşısına geçmeden sokağa çıkmaz oldu. Bir gün eve geldiğinde, saçını, bıyığını boyattığı için aney onu tanıyamamış. İş bu kadar da kalsa neyse bir de hovardalığa başlamasın mı? Bizim memleketten çok tanış var Antep'te, onlar görmüş; anlattılar. Yahu biz üç gardaş memlekette ne var ne yok satıp savmış, yeni bir iş kurma derdindeyken babeyin yaptıklarına bak? Anaye demedik ama kadın  durumu göriy; her şeyin farkında... Zavallı kari babeye bir şey diyemeyip, içine atiy. Anlayacağın aney gözümüzün önünde günden güne eriyip bitiy. Biz gardaşımla şaşırdıg, galdık. Aşagi tükürsen sakal, yokari tükürsen bıyık. Atadır, babeydir, diye sesisimiz çıkmiy. Babey, her geçen gün daha da azdi. En sonunda biçak kemige dayandı. Üç gardaş gafa gafaya verip bir garar aldık.''
     ''Neydi karar?
     '' Onu hacıya göndermeye garar verdık. Ama hacı işini doğrudan teklif etsek zinhar kabul etmezdi. Biz de habarı olmadan ismini dinayetin hac sırasına yazdırdık. Sen de biliysen o zaman kura vardi ve doğrusi babeyin adının çıkacağından ümüdimiz de heç yohdi.
     ''Sonra?''
     ''Sonrası malum. Ya anam gadir gecesi doğdi ya da bizden biri. Gurralar çekildi, diyanet gurrasında babeyin adi çıkmasin mi. Bizi aldı mı bir telaş, babeye habar vermek lazım ama tek başima cesaretim yohdir. Gene gardaşlarımla gafa gafaya verip anlaştık: Habarı ortak verelim deyip, ertesi gün erkenden babeyin yanına gettik.
Eve vardığımızda oturma odasında gran tuvalet oturmuş, bir yandan gayfesini, öbür yandan da kehribar emziğine taktığı cigarasını içiy.
Hemen sarılıp elini öptük, ''oturun'' dedi. Oturduk. Babey bizi  görünce şaşırdi. 'Bayram degil seyran değil. Ne oliy sabah sabah, yoksa bir şey vardir?'  Böyyük olarakdan  ben söze başladım. 'Babey ''dedim. 'Mücde olsun ki, haciya gidiyorsun. Gurrada senin ismin çıhmıştır.'
Cigaradan bir nefes çekip,  'poh yeme ula, ben gayıt olmadım ki kura bana çıksın?' dedi.
'Senin adına kaydı biz yaptırdik babey, gözün aydın olsun 'dedim.
Gardaşlarım bu sözlerimi başları ile tastik ettiler.
Odayı birden bire adeta bir ölüm sessizliği gapladi. Kimseden çık çıkmiy. Babeyin yüzü önce sarardi, sonra garardi, gözlerini gapadi. Bir zaman susip öylecene galdi. Sonra hiçbir şey söylemeden cigarasını kül tablasına bastırıp, odasına çekildi. Gardaşlarımla, 'acaba eyi mi yaptık' manasında  bakıştık. 
Aney, gülerek'' size de gayfe yapim' deyip,  mutfağa girdi. Aneyin yüzündeki o ifade hep aklımdaır, heç unutmadım.''
     ''Baban hacılık işine karşı koymadı mı?
      ''Hacce yolcu edinceye kadar bir şey demedi. Helallaşıp yolcu ettik.''
      ''Hacdan dönünce ne yaptınız? Mutlaka ziyaretine gitmişsinizdir.
      ''Adettir, gettik tabi. Hacıya otobosnan getmişti. Otobostan inip, bize habar vermeden doğrudan eve getmiş. Biz de duyar duymaz gardaşlarımla hayırlı olsuna  gettik. Eve vardığımızda babam oturma odasında başı öne eğik, bağdaş kurmuş, elinde tesbih sessizce otururdi.
Böyük olduğum için önce davranıp, eline yapışıp  öptüm. Başını bilem kaldırmadı.
     ''Haci Babey hoş gelmişşen, na'sılsin? 
İlk kez başını kaldırıp yüzüme baktı, baktı... Sonra mırıldanırcasına;
     ''Nasıl olam ki, sıçtiz ağzıma dedi.
....
     ''Eee mutlu musunuz şimdi?
     ''Hemi de nasıl. Biz mutluyuk, aney mutlu . Faggat gördügin gibi o günden sona babeyi gaybettik. O gün, bu gündür bu halde dolanıp duri'.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder