5 Mart 2013 Salı

Waşington

WASHINGTON

Bir Başkent Böyle Olmalı

Evden çıkmadan önce Washington’daki hava durumuna göre giysilerimi hazırlamış, sıra ayakkabı seçimine gelmişti. Karla kaplı yollara uygun ayakkabı ararken, rafların dibinde gözden; biraz da gönülden ırak kalmış bir çift Cat marka bot gözüme çarptı.
-‘’Hah’’ ! Dedim ,’’tam Washington’un karlı havasına göre’’…
 Botları saklandıkları kuytu köşeden çıkarırken bunları yaklaşık 6 yıl önce satın almış olduğumu anımsadım. Birkaç kez giydikten sonra ayakkabı dolabında unutup gitmiş olmalıyım.  Catler’ imi ayağıma geçirirken kuşkuluydum.
-‘’Ya ayağımı sıkarsa ‘’?
 Hiç de öyle olmadı.  Catler’im sanki o gün almışım gibi yep yeniydi, yıllarca kuytu bir köşede unutulmuş olmanın kırgınlığı yoktu; şıp diye oturdu ayağıma…
İstanbul trafiğini yakından biliyor olmanın aceleciliği ile hemen yola koyuldum.
CİP Lounge ‘da otururken uçağımızın kalkışa hazır olduğu duyurusu yapıldı. Davete icabet etmek için kalkmaya yeltendiğimde, gözüm botlarıma takıldı: Sağ ayağımdaki Cat’ in topuğundan irice bir parça kopmak üzereydi. CİP Lounge’da yaklaşık iki saat geçirmeme karşın, salonun verdiği rahatlığın yanı sıra  ‘’kendi kendimin de düşmanı’’ olmadığım için ‘’ayaklarıma bakma’’ gereği duymamış, dolayısı ile botlarımdaki bu değişikliği fark etmemiş olmalıyım.
 -‘’Ne oluyor yahu ‘’! Demeye kalmadan, anonsçu kız, insanın iki ayağını bir pabuca sokmaktan gizli bir haz alıyormuş duygusu veren bir ses tonuyla;
-‘’Bu TK 0007 sayılı Washington yolcuları için son çağrıdır’’ demesin mi?
Sırt çantamı alıp ilk adımımı attığımda, o parça ‘’sağ teki’’  terk etti. İkinci adım; ikinci terk olayı… Neredeyse attığım her adımda botumdan bir parça eksiliyordu. Sol tek, sağ teki kıskanmış olmalı ki; o da ufak ufak dökülmeye başladı. Dış hatlardaki CİP Lounge’un, kapılara olan uzaklığını bilen bilir; mesafe oldukça uzun. Durup yeni bir ayakkabı almaya da yeterli zaman yok. Çar naçar koşar adım kapıya doğru yürürken, arkamda siyah plastik parçaları bırakıyordum: Hani Hanzel ve Gretzel ormanda kaybolmamak için geldikleri yola ceplerinden fasulye bırakıyorlardı ya;  ben de lastik parçaları bıraka bıraka kan ter içinde kapıya ulaştım. Bu süre içinde kopan taban parçaları nedeniyle botlarımın dengesi bozulmuş, tuhaf bir yürüyüş stili edinmiştim. Koltuğuma oturup kemerimi bağlamadan yaptığım ilk iş botlarımı; yani 3 saat önce bot olan şeyleri ayağımdan çıkarmak için eğildim. Her ki botun sayası (üstü) sapasağlamdı ama ya tabanları? İşte onlar yoktu. Tabanın olması gereken yerde, yoğun kış korkusu nedeniyle giydiğim çift tabanlı siyah çoraplarım vardı.  Catler’im yılların unutulmuşluğunun intikamını çok acı bir şekilde almıştı benden. Yol boyunca yabancıları içeri sokmamak için bahane arayan Amerikan Polisi’nin altı kaval, üstü şişhane olan ‘’beni’’ görünce göstereceği tepkiyi tahmin etmeye çalıştım.
Washington’a ayak basar basmaz ilk işim bir çift ayakkabı satın almak oldu. Ayağımda pırıl pırıl yeni botlarım, yıllarca kuytu bir köşede unutulmuşluğun verdiği intikam duygusuyla beni 13-14 saat utanç içinde bırakan Catler’imi, ayakkabı satıcısının şaşkın bakışları arasında mağazanın çöp kutusuna attım. Sinsi sırıtışı hala gözlerimin önünde…
Iwo Jima Anıtı

Washington; bir dünya başkenti…


Beyaz Saray

Washington DC çoğumuzun yakından bildiği gibi ABD’nin başkentidir. Sonundaki DC’nin açılımı ise  ‘’District of Columbia’’ yani Kolombiya Bölgesi demek. Washington DC’nin ABD’ni oluşturan öteki eyaletlerden farklı bir yapısı var:  Hiçbir eyaletin içinde değil ve buradan seçilen kongre üyesinin ABD Kongresi’nde oy hakkı bulunmuyor, ayrıca senatoda da temsil edilmiyorlar. Bunun gerekçesi ise ilginç: Yansızlık…
Treasury Departman

Washington’un nüfusu yaklaşık 630 bin. Bu rakamın düşüklüğü sizi şaşırtabilir ama şaşırmamalısınız. Devasa park ve bahçeleri, anıtları, müzeleri ve kamu binaları ile gerçek bir başkent; etrafında gecekondular ya da irili ufaklı fabrika ve atölyeler yok. Gündüz trafiği New York trafiği gibi olmasa da kalabalık.  Ama akşamları ise; neredeyse ‘’inlerin ve cinlerin top oynadığı bir stadyum kadar ıssız’’,  özellikle kent merkezi… Bunun nedeni Washington’da çalışanların çoğunun orada yaşamıyor olması. Çevresinde yaklaşık 5 milyon bir nüfus var ve çalışanlar, mesaileri bitince Washington’u neredeyse kendisi ile baş başa bırakıp taşraya gidiyorlar.
Washington Monument

 Washington’a ilişkin ilginç bir saptamam daha var. Washington’da çok fazla zenci (kara derili ya da Siyahi Amerikalı mı demeliydim?) yaşıyor. Merak edip soruşturdum: nüfusa oranları yarıdan fazlaymış. Neden acaba?
Otelim, Washington’u ikiye bölen Potomac Nehri’nin batı yakasındaki Arlington bölgesindeydi. Sabah kahvaltısından hemen sonra Arlington Ulusal Mezarlığını ziyaret ettim. İzlediniz mi bilmem? Özgün adı Sands of Iwo Jima  olan  bir  film vardı. Film, 1948 yılında savaşın hemen ardından çekilmişti. Yönetmeni Allan Dwan, başrol oyuncusu ise ünlü John Wayne’di. Size burada filmin konusunu anlatacak değilim. Filimdeki en önemli sahne burada bir anıtla ölümsüzleştirilmiş. Bu anıt, Amerikan Askerleri’nin yoğun bir kuşatmadan sonra, Japonlar’ın koruduğu Suribachi Tepesi’ne bayrak diktikleri anı ölümsüzleştirmek için dikilmiş: Yıl 1945 ve Şubatın 22’si. Bunu neden yazıyorum: ABD’ne 6 kez gittim. Devlet olarak geçmişleri yaklaşık 150 yıllık olmasına karşın devleti oluşturan onlarca ırka, dile, renge ortak bir tarih yaratmak için her şeyi yapmışlar. Bu anıtın önünde dakikalarca durup düşündüm: Binlerce yıllık tarihimiz var diye övünürüz. Bu günse geldiğimiz nokta bölünmenin eşiği… Nerede hata yaptık dersiniz?
Air And Space Museum -Apollo 12

Beyaz Saray,  gerçekten saray mı?

Bugün hafta sonu olduğu için kent merkezinde saat 09.00 ile 13.00 kamu parkları ücretsiz. Otelim kent merkezine arabayla 10 dakika. İlk durağım Beyaz Saray.  Amerikalılar buraya Beyaz Ev diyorlar biz ise Beyaz Saray… Bunun nedeni bizdeki saray merakı mı dersiniz? Doğrusu bunun nedenini bilmiyorum. Hele simit satan dükkanları bile saray diye adlandırdıktan sonra bilmek de istemiyorum.
Saray,   büyükçe bir bahçenin içinde.  Filmlerde gördüğümüz gösterişli cephesi bu bahçeye bakıyor. Sokağa bakan cephesi ise daha gösterişsiz. Benim gibi, Beyaz Saray’a Washington Anıtı’na bakan bahçe cephesinden görmeden önce bu cepheden bakarsanız,
-‘’Aaa! Burası mı Beyaz Saray ’’? der ve düş kırıklığına uğrarsınız.  Ancak şunu açıklıkla söylemek isterim. Avrupa’daki saraylarla  burayı karşılaştırdığımda Buranın  ‘’saray’’ unvanına hafifçe burun kıvırabilirsiniz… Belki Amerikalılar bu sebepten dolayı burayı saray değil de ev diye tanımlamışlar.
National Museum of The American Indian

National Gallery of Art

Buradan Washington Anıtı’na, Anıtı gözden kaçırmadan (gözden kaçırmak mümkün değil; tam 169.2 metre) civardaki tarihsel binaları fotoğraflaya fotoğraflaya ulaşırsınız. Anıt,  ABD’in ilk başkanı George Washington anısına dikilmiş. Yapımına 1848’de başlanmış, ancak tamamlanması 37 yıl sürdükten sonra ‘’küşat-ı resmiyesi’’ı 1889’da yapılmış. Antik Mısır Mimarlığından esinlenilerek yapılmış bu dikili taşa 193 ülkeden anı taşı konmuş. Anıt’a Osmanlıların gönderdiği taş bir kitabe de konulmuş ama ben görmedim. Washington’da yaşayan bir arkadaşım,
-‘’Bu Anıt’ın bulunduğu parka dünyanın tüm ülkelerinden toprak getirilmiş. Toprakların konulduğu bu parkın ortasında yükselen Anıt da ABD’nin dünyaya egemen olma arzusunun bir sembolüdür’’ dedi.
Bu yargının gerçekle ilgisi var mı?   Yoksa ABD’nin Dünya Politikası üzerine bir akıl yürütme mi? 
Bilemiyorum ama bana hiç de tutarsız gelmedi.
Şimdi burada biraz soluklanalım ve bundan sonra gezeceğimiz bölgeye bir  tam gün ayıralım
Capitol
Ulysses Grant Memorial


  ve National Mall denilen bu müzeler bölgesini doya-sindire gezelim.İlk durağımız, buradaki tüm müzelerden sorumlu bir kurum olan Simithsonian Institution’un bulunduğu bina… Bu enstitü, 1846 yılında, bilgiyi artırmak ve geliştirmek amacıyla kurulmuş… Bütçesi ABD hükümetince karşılanan Enstitü’ye yüzden fazla müze ve araştırma merkezi bağlı.  Az sonra ziyaret edeceğim müzeler bu Enstitünün yönetiminde ve girişleri ücretsiz.  Enstitü’ye bağlı müzeleri geçen yıl yaklaşık 35 milyon kişi gezmiş. Bunun bir dünya rekoru olduğu söyleniyor.
Union Station Önü

Hirshhorn Museum and Modern Art Müzesi ile Havacılık ve Uzay Müzesi(Air and Space Museum) yine aynı yol üstünde. HMAA Müzesi adından da anlaşıldığı gibi modern sanat eserlerinin sergilendiği bir müze. AAS Müzesi ise çok ilginç. Bu Müzede çokça vakit geçirmenizi öneririm. Hem çocuklar hem de yetişkinler için eğitici ve eğlendirici bir yer. Wright Kardeşlerden bu güne, havacılıkla ilgili bilgiler, görsellerle desteklenmiş. Savaşta, ticarette kullanılmış gerçek uçaklar, roketler, uzay kapsülleri… Kısaca uzaya dair ne varsa burada bulabilirsiniz. Beni burada en çok heyecanlandıran şey ise aya ilk ayak basan astronotların kullandığı Apollo 12’nin kapsülü idi. Heyecanımın nedeni; liseyi bitirirken girdiğim edebiyat dersi sınavında, kompozisyon konum, insanın aya ilk ayak basışıydı. Sınavdan 9 almıştım. Hey gidi günler; 44 yıl geçmiş aradan…

National Cathedral

Bu arada küçük bir açıklama: Enstitü’nün yönettiği tüm müzelerde, müzenin teması ile ilgili objelerin satışını yapan (posta kartları, oyuncak uçaklar, uzay araçları, kitaplar vb. ) dükkanlar var.
Uzay ve Havacılık müzesinin birkaç adım ötesinde ilginç bir müze daha var. Adı National Museum and American Indian. Önünde bir Kızılderili Savaşçısı bulunan Müzenin ilginç bir de mimarisi var. Binanın mimarisi, içinde ilginç  şeylerle   karşılaşacağımızın habercisi gibi. Bu müzede, salt Kuzey Amerika’daki değil, Orta ve Güney Amerika’daki Kızılderililer’in geçmişi sergileniyor. Kızılderililerin günlük yaşamlarında kullandıkları kap-kacak, alet- edevat, savaş gereçleri, giysiler vb…


Amerikalılar tuhaf insanlar;  önce öldürüp, daha sonra öldürdüklerinin adına müze kuruyorlar. Bunun nedeni, geçmişle hesaplaşma mı? Yoksa bir tür günah çıkarma mı? Doğrusu çözemedim.

Capitol
Bu müzelerin hemen karşısında, yani National Mall’un öteki tarafında Amerikan Tarihi Müzesi(Museum of American History), Doğal Tarih Müzesi (Museum of Natural History), Ulusal Sanat Galerisi ve Heykel Bahçesi( National Gallery of Art Sculpture Garden) ve Ulusal Sanat Galerisi( National Gallery of Art) müzeleri sıralanmış.  Bu müzelerden en ilginç olanı Ulusal Sanat Galerisi. Burada, Rönesans dönemine ilişkin resim ve heykellere önemli yer ayrılmış. Beni en çok etkileyen ise; Van Gogh, Manet, Renoir, Pissaro, Cezanne, Sisley ve Monet gibi 19. yy izlenimci (empresyonist) ressamların seçkin eserlerinden oluşan zengin koleksiyondu. Ulusal Sanat Galerisi kesinlikle gezilmeli.
Lincoln Memorial

National Mall’a adını veren parkın doğu cephesinde ünlü Capitol yer alıyor. Zaten burada bir müzeden çıkıp ötekine girerken, her seferinde ABD’nin ihtişamını ve büyüklüğünü ‘’kör parmağım gözüne’’ misali sergileyen ünlü Capitol’ü görüyorsunuz. Bu binayı, bir an önce ve daha da yakından görmek için adımlarınızı ister istemez sıklaştırıyorsunuz. Ama Capitol’e yönelmeden onun hemen önündeki havuzu ve havuzun yanındaki Ulysses Grand Memorial’ı,  bu anıtın sağında ve solunda yer alan Garfield Memorial ve Peace Monument’i fotoğraflamayı öneririm.
Jakin’s Hill’e oturtulmuş bu neo klasik tarzındaki yapı, bu günkü görünüşüne 1790 yılından başlayarak yapılan eklentilerle yaklaşık 200 yılda ulaşmış. Sade bir güzelliği olan Capitol’de bu gün bile yenileme çalışmaları devam ediyor.  
Lincoln Heykeli

Binanın belirli bölümlerini rehberler eşliğinde dolaşabiliyorsunuz. Ben, günün akşama yaklaştığı bir vakitte oraya ulaştığımdan dolayı Capitol’ün içine giremedim.   Olsun! Ben de oturur, binayı dışından sindire sindire  seyrederim. İçi mi? Bir başka sefere…
Washington’da gezecek ve görecek çok yer var; kent açık hava müzesi gibi.
Union Station, ilginç bir yapı. Bu merkezi istasyon Capitol’a yakın; oraya ulaşmak yürüyerek 15 dakika sürüyor.  Mimarı Daniel H. Burnham olan istasyon 1907 yılında açılmış. Yılda yaklaşık 30 milyon kişiyi ‘’yolcu eden ve karşılayan’’ bu istasyondan II. Dünya Savaşı sırasında bir günde ortalama 200 bin kişi gelip geçiyormuş. Savaş zamanı ve İstasyonun tüm ABD Eyaletleri ile bağlantılı olduğu düşünüldüğünde 200 bin sayısı abartılı gelmedi bana.  Union Station’un dışı kadar içi de ilginç. İçerde onlarca peronun yanında, büyük bir alışveriş merkezini aratmayacak sayıda dünya markalarının satıldığı mağazalar ve tren saatini beklerken hoşça vakit geçireceğiniz kafeler ve restoranlar var. Demedi demeyin; fiyatları pahalı…

National Mall ve National Gallery 

Washington’da ABD eski başkanları adına yapılmış bir çok anıt var. Bunlardan en ünlüsü ABD’nin sevilen başkanlarından biri olan Abraham Lincoln anısına yapılmış olanı.  Anıt’ın mimarı Henry Bacon. Kadim Yunan tapınaklarından esinlenilen Anıt’ın yapımında beyaz mermer kullanılmış. Dış duvarları ‘’ Dor Tipi’’ sütunlarla çevrili ve Antik Yunan Tapınağı biçiminde inşa edilmiş. Anıt’a merdivenlerle çıkıyorsunuz. Anıtın içine girer girmez karşınıza, heykeltıraş Daniel Chester’in bir koltukta oturmuş olarak betimlediği dev bir Lincoln Heykeli çıkıyor.  Heykel ve kaidesi yine beyaz mermerden. Lincoln’un bakışları anıtın bulunduğu bahçenin uzak batısında bulunan Washington anıtına dikilmiş gibi. Merdivenlerde durup yönünüzü Washington Anıtına çevirdiğinizde onlarca metre uzunluğunda bir havuz göreceksiniz. Sinema meraklıları,  bu Anıt’ı ve Anıt’ın bulunduğu parkı onlarca Hollywood filminde görmüşlerdir. Bir anımsatma yapayım. Forest Gump filminde Tom Hanks  Lincolin Anıtı önünde kurulan bir kürsüden konuşma yapmıştı. Sevgilisinin içine girdiği havuz da Anıtın önünde, neredeyse Washington Anıtı’na kadar uzanan havuzdu. Neyse geçelim…
Vietnam Veterans Memorial

 Lincoln Anıtı’nın bulunduğu park, ABD tarihinde dönüm noktaları olan olayların anısına yapılmış  bir çok anıta da ev sahipliği yapıyor. Bunları en ünlüsü,  hiç kuşkusuz bizi de yakından ilgilendiren Korean War Veterans Memorial . Bu anıtı çevreleyen duvarlarda Kore savaşında BM Askeri gücünü oluşturan Türkiye’nin de adını görünce orada görev yapmış, şimdi hayatta olmayan biri makineli tüfek nişancısı , diğeri barış gücü askeri iki yakın akrabamı anımsadım. Makineli tüfek nişancısı olanı, kahramanlıklarından dolayı ABD Hükümetince yakasına takılan madalyayı, 1974 yılında Amerikan’ın Ülkemize uyguladığı ambargoyu protesto etmek için ABD Hükümeti’ne geri göndermişti. Her ikisi de ışıklar içinde yatsınlar.  
Parkın bir başka köşesinde ise Vietnam Veterans Memorial ve National World  War II Memorial var. Bu anıtların ilki Vietnam Savaşında, ikincisi ise II. Dünya savaşında çarpışanların anısına yapılmış. Ziyaret etmenizi öneririm.
T.Jefferson Memorial

Parkı ardınıza alıp güney doğuya doğru yürürseniz Tidal Basin Gölün’ün hemen kıyısında bulunan Martin Luther King Memorial’e ulaşırsınız.
M.L. King ile ilgili küçük bir anımsatma yapsam iyi olur diye düşünüyorum. Kendisi insan hakları savunucusu Baptist bir papazdı. 1967 yılı 4 Nisanında bir suikasta kurban gidinceye kadar özellikle Afrika Kökenli Amerikalıların eşit yurttaşlık hakları için savaşım verdi.
Yine Tidal Basin’i solunuza alıp Tomas Jefferson Memorial’a doğru yürürseniz Franklin Delono Roosevelt Memorial’ı da görürsünüz.
Thomas Jefferson Memorial  Tidal Basin’in güney doğusunda yuvarlak ve kubbeli anıt kadim Roma Mimarlığından esinlenmiş gibidir.  Roma’da Panteon’u görmüş olanlar, Anıtın Panteon’dan esintiler taşıdığını fark edeceklerdir. İçinde Jefferson’un ayakta iken betimlenmiş bir heykeli var. Heykelin başı neredeyse tavana kadar…
Washington’ gidip de Pentagonu görmemek olmaz. Önünden otomobille geçtik. Pentagon’un ne olduğunu bildiğinizi varsayıyor ve bundan bahsetmiyorum; açıkçası işlevini bildiğim için bahsetmek de içimden gelmiyor doğrusu.

Martin Luther King Jr. Memorial





National Cathedral…

Aziz Peter ve Aziz Pavlus Katedrali diye de bilinen bu kilisenin temeli 1907 yılında atılmış. Sordum: ABD’nin 2. Dünyanın ise 6. Büyük kilisesi dediler.  Kilise Avrupa’daki gotik kiliselere benziyor. Ben Köln’deki Dom Katedraline benzettim. Orada olup da bunda olmayan ise;  dış duvarlardaki heykeller.
National Cathedral-Ayrıntı

Nelere Dikkat Etmeli.

.Amerika’da Araba kiralamak sorun değil. Orta boy bir SUV’u günlük 40 USD’’na kiralayabilirsiniz. Ama iş bununla bitmiyor. Sigortası, navigasyonu filan derken fiyat 75 USD’a çıkıyor. Bu arada kent içinde park etmek bir sorun ve pahalı. Size bir küçük uyarı daha:  Kaldığınız otel bile sizden günlük 20-25 USD park ücreti alıyor. Bence araba kiralamak yerine metroyu kullanın. Size ziyaret etmenizi önerdiğim her yere metro ile kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
.Araba kiraladıysanız hız sınırına ve Türkiye’de uyma gereği duymadığımız trafik kurallarına uyun. Uymamanın bedeli size tatilinizi zehir edecek kadar ağır.
.Alış veriş için Washington içindeki mağazalardan uzak durun. Washington’a yaklaşık 200 mil uzaklıkta vergisiz satış yapan onlarca ‘’outlet’in bulunduğu alışveriş merkezleri var. Tanger Factory Outlet Center (36470 Seaside Outlet Rehaboth Beach DL. Delaware ) bunlardan en ünlü olanı.  Burada tüm dünya markalarının, en azından benim bildiğim markaların outlet mağazaları var.  Elektronikten giyime, mutfak gereçlerinden mobilyaya… Ne ararsanız…  Fiyatlar mı? Oradaki fiyatları gördükten sonra, ‘’ Türkiye’de birilerinin bizi çaktırmadan kazıkladığını’’ üzülerek fark ettim. Hani buraya sadece alışveriş etmek için gelip bir şeyler satın aldıktan sonra dönün, seyahat masrafınız çıkar. Hiç abartmıyorum… Biz 2 orta boy valizle döndük. Valizleri taşıyan bantta valizlerimizi beklerken yanımda duran bir çiftin banttan, tam sayamadım ama en az 10-12 valizi aldığını gördüm.
.Oteller, Türkiye ile kıyaslanmayacak kadar ucuz. Yakalarsanız, kent merkezine yakın 4 ya da 5 yıldızlı oteller 40-60 USD arası. Kimi otellerde kahvaltı, oda fiyatına dahil değil. Otel bulma konusunda size yardımcı olacak bir sitenin adresini vereyim, www.priceline.com. Bu site,  ağırlıklı olarak ABD’ndeki oteller ile çalışıyor.
.Beslenmede sıkıntı çekmezsiniz. Her keseye ve her damak tadına uygun lokantalar var. Benim gibi müze ve anıt gezme meraklısı iseniz; öğle yemeklerinizi bir restorana oturmadan, hotdog ya da çeyrek bir pizza dilimi ile geçiştirebilirsiniz.  Akşam yemekleri ise size kalmış…

Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği



Garfield Memorial


Posta adresi:


2525 Massachusetts Avenue, N.W. Washington, D.C. 20008

Telefon:

+1 202 612 67 00
+1 202 612 67 01
 

Capitol  ve Ulysses Grand Memorial

Faks:

+1 202 612 67 44

E-posta:

embassy.washingtondc@mfa.gov.tr

THY’nin İstanbul'dan Washington'a haftanın her günü karşılıklı seferleri var.

National Mall




2 yorum:

  1. sevgili Yaşar alıntı yaptığım şu paragrafda geçen '200' mil mi km. mi 20 mi ne olmalı doğrusu
    ?kara mili 1.6 km deniz mili 1.85 km ..olduğuna göre biraz tuhaf sanırım 20 km olsa eh diyecem ya aslını sen bilin
    Alış veriş için Washington içindeki mağazalardan uzak durun. Washington’a yaklaşık 200 mil uzaklıkta vergisiz satış yapan onlarca ‘’outlet’in bulunduğu alışveriş merkezleri var. Tanger Factory Outlet Center (36470 Seaside Outlet Rehaboth Beach DL. Delaware ) bunlardan en ünlü olanı. Burada tüm dünya markalarının, en azından benim bildiğim markaların outlet mağazaları var. Elektronikten giyime, mutfak gereçlerinden mobilyaya… Ne ararsanız… Fiyatlar mı? Oradaki fiyatları gördükten sonra, ‘’ Türkiye’de birilerinin bizi çaktırmadan kazıkladığını’’ üzülerek fark ettim. Hani buraya sadece alışveriş etmek için gelip bir şeyler satın aldıktan sonra dönün, seyahat masrafınız çıkar. Hiç abartmıyorum… Biz 2 orta boy valizle döndük. Valizleri taşıyan bantta valizlerimizi beklerken yanımda duran bir çiftin banttan, tam sayamadım ama en az 10-12 valizi aldığını gördüm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yanlış okumadınız.200 kara mili.Yani yaklaşık olarak 360 km.ABD gibi bir ülkede 200 mil uzun bir mesafe sayılmıyor.
      Yorumunuz ve dileğiniz için teşekkür ederim.

      Sil