27 Ağustos 2018 Pazartesi

BRUGGE




BRUGGE

Orta Çağa Kısa Bir Yolculuk

Brugge'e bir çok kez gittim. Ama bu gidişlerimin tamamı işim ile ilgiliydi. Bu nedenle Brugge belleğimde kopuk kopuk yer etti, parçaları eksik bir lego gibi...
Bu yılın haziranında önce Paris'e, oradan da Brüksel'e geçtim. Eee! buralara kadar gelmişken legonun eksik kalan parçalarını tamamlamak şart oldu..

Brugge'nin Tarihi
Brugge'in bilinen tarihi 9.yy kadar gidiyor.  Bruggge adını İskandinavya'dan gelen  Vikingler'in verdiği rivayet edilir.  Yazılanlara göre Brugge  İskandinav dilinde liman anlamına gelen Brygga'dan evrilmiş.
Konig Albert Park


Kenti ikiye bölen Zwin nehrinin Kuzey Denizin'e ulaşıyor olması Brugge'i, döneminin en önemli ticaret merkezlerinden biri yapmış. 14. yy da İtalya, Almanya ve Fransa'nın ithal ya da ihraç ettiği malların depolandığı önemli bir limana dönüşen ve gittikçe zenginleşen kent, 16. yüzyılda, kendine bu olanağı sağlayan Zwig nehrinin aşırı yağmurlar nedeniyle çamurla dolması, kentin nehir taşımacılığını bitirmiş, ticaret de hemen yakındaki Antwerb'e kaymış. Yüz yıllar boyu neredeyse hayalet kente dönüşen Brugge, ilginçtir İkinci Dünya Savaşı sırasında hiç zarar görmemiş, ne Almanlar ne de müttefikler dokunmamışlar buraya...  Bu nedenle orta çağdan esintiler getiren kimliğini koruyan Brugge, savaş sonrası dünya da başlayan turizm hareketinden nasibini alabildiği kadar almış, günümüzde de almaya da devam ediyor.
Flaman Bölgesinde yer alan ve 2000 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine alınan, 2002 yılında ise Avrupa Başkenti olarak kabul edilen Brugge'nin nüfusu yaklaşık 120 bin dir.
Grote Markt


Brugge'de Gezilecek Yerler
Trenden iner inmez ilk işim bir harita edinmek oldu. Öyle ya burayı haritasız gezmek, gereksiz zaman harcamak olur. 
İstasyon yakınındaki Konig Albert Parkını sağıma alıp, kentin dış mahallesindeki ilk sokağa adım atar kendinizi başka bir boyutta buldum.  Günlerden pazar ve sokaklarda in ve üç harfliler(!) top oynuyor, sanki sokağa çıkma yasağı var.
Her iki yanında birbirine sırtını dayamış ikişer katlı evlerin bulunduğu, bizdeki gibi estetik düşmanı, taş taklidi (1) beton parkelere benzemeyen, gerçek taşlarla döşeli sokaklardan adım adım masalsı orta çağa  yürüyorum.  Her adımda legonun eksik parçaları tamamlanıyor gibi. 
Grote Markt

''Her yol Roma'ya çıkar'' derler. Brugge'de de her yol  Grote Markt Meydanı'na çıkıyor. 
Adım Adım Orta Çağa...
Benim gezip gördüğüm orta çağı ''görmüş'' hemen hemen tüm Avrupa kentlerinde, kentin orta yerinde bir meydan vardır. Pazarı burada kurulur,toplantısı burada yapılır, suçluları burada yakarlar... Hasılı kentin can damarıdır bu meydanlar.

Şimdi yazmaya 30 dakika ara vereceğim. Bu sürede meydandaki kafelerden birine oturup, bira mı içersiniz, gazlı içecek mi bilemem... Meydanı, meydandakileri doya doya , içinize sine sine izleyin. Hazır olduğunuzda yazmaya devam ederim.
...
... 
Grote Markt Meydanında bulunan en önemli eser hiç kuşkusuz gotik biçemde yapılmış 83 metre yüksekliğindeki Belfry'dır (çan kulesi).  1240 yılında hazine ve arşiv binası olarak yapılan bu kule yüksekliği nedeniyle yangın kulesi olarak da kullanılmış.1482 ve 1493 yıllarında iki kez yanan ve onarılan  kulede bulunan 47 adet çan belli aralıklarla çalıyor, adeta dev bir müzik kutusu gibi.
Kulede 366 basamak varmış, dizlerime güvenip çıkamadım. Ayrıca çıkanların anlattığına göre merdivenler çıktıkça daralıyormuş. Dizlerine güvenen çıksın. Kendilerine güvenip çıkanlarsa geceyi öneriyor çıkmak için.
Belfry-Çan Kulesi


Geceleyin Brugge ışıl ışıl görünüyormuş buradan.
Ben çıkamadım ama siz mutlaka çıkın.

Adeta bir açık hava müzesi gibi olan Grote  Markt Meydanını çevreleyen binalardan biri de Stadhuis' dir (Belediye Binası). Çan Kulesi'nin hemen yanı başına konuşlanmış olan ve 1376 yılında yapılan gotik biçemli bu bina, şimdilerde kent müzesi olarak kullanılıyor. Önceleri, ön yüzünde çok sayıda heykel varmış. Ama açık havada olmaları nedeniyle bu heykeller zamanla yıpranınca, bir kısmını onararak müzenin içinde sergilemeye başlamışlar. Ziyaret etmenizi öneririm. 
Meydanın bir köşesine sıkışmış gibi duran- aslında gibi fazla-Kutsal Kan Kilisesi'nin yapımına 1134 yılında başlamış, yapımı artık parasızlıktan mı, ilgisizlikten mi bilemiyorum o kadar uzun sürmüş ki; tamamlanması 1923 yılını bulmuş. Gotik ve romanesk biçemli mimarisi olan bu kilisenin önemi, İsa'nın kanının bulaştığına inanılan bir bez parçasına ev sahipliği yapmasından geliyormuş. Kudüs'ten Brugge'e getirilen bu kanlı bez her cuma sergileniyormuş. Biz pazar günü orada olduğumuz için göremedik doğallıkla... Kilisenin içinde bir de St. Basiliur şapeli var.
St Basiliuskapel
Kutsal Kan Kilisesi İçi


Kutsal Kan Kilisesi
Meydanın tam ortasında ise, istilacı Fransızlara karşı savaşan Jan Breydel ve Pieter de Connnik'in yontuları var. Biri kasap, öteki dokumacı olan bu iki kahraman ,1302 yılında Fransa ile yapılan ve Altın Mahmuz Savaşı (the battle of golden spurs) olan Kortrijk savaşında  büyük yararlıklar göstermişler.
Savaşın altın mahmuz diye anılmasının nedeni ise; Flamanların savaşta öldürülen Fransız şövalyelerinin altın olan mahmuzlarını ganimet olarak almalarıymış.
Meydanda bir çok kafe ve restaurant var. Size önerim; meydanı dolaşmadan önce ve meydanı dolaştıktan sonra buralara gidip, gerçekten muhteşem olan bu meydanı belleğinize kazımanız.
Bu arada hem nostalji yapmak hem de kısa bir kent turu yapmak isterseniz meydanda bulunan faytonlara binebilirsiniz. Ayrıca sizi istediğiniz yere götürecek tuk tuklar da emre amade.
St.Salvatore Katedrali


St. Salvatore Katedrali, kentin eski yapılarından biri olan katedralin geçmişi 10. yüzyıla kadar gidiyor. Önceleri gotik biçemli olmasına karşın zaman içinde geçirdiği yangınlar ve bunun sonucu yapılan onarımlar ve eklentilerle en son romanesk- gotik karışımlı eklektik bir yapıya dönüşmüş. 
99 metre yükseklikte olan kulesi de bir kaç onarımdan sonra kale görünümlü bu günkü halini almış.
Kilisenin içi duvar halıları ve halılarla uyumlu orijinal resimlerle süslü.

Church of Our Lady Katedrali Burruge'de kesinlikle ziyaret etmeniz gereken yerlerden biri. Katedral  tuğladan yapılmış ve gene tuğladan örülmüş 115 metre yüksekliğindeki kulesi, Landshut 'daki (Almanya) St.Martin Kilisesi'nin gene tuğladan yapılmış 130 metre yükseklikteki kulesinden sonra en yüksek ikinci yükseklikteki kuleymiş.
Kilise iki bölüm. Birinci bölüm ibadet için ve oraya girenlerden herhangi bir ücret alınmıyor. 
İkinci bölüm ise çeşitli sanat eserlerinin sergilendiği bir müze.
Church Of Our Lady
Burada Michelangelo'nun şahaserlerinden biri olan Madonna ve Çocuk adlı ak mermerden bir yontu da sergileniyor.
Church Of Our Lady
Anlatılanlara göre bu yontu Brugge'lu bir tüccar tarafından satın alınarak buraya hediye edilmiş. Ancak 1794 yılında Fransız Devrimcileri tarafından çalınmış ama daha sonra 2. Dünya Savaşı sırasındaki Alman işgali sonrası buraya geri getirilmiş. Demek ki naziler her zaman kötülük yapmıyorlarmış(!).

Yontu, saldırılardan korumak için olacak kurşun geçirmez bir camlı bir bölmenin ardında sergileniyor.

İbadet için kiliseye girişin serbest ama müzeye girişin paralı olduğunu yazmıştım. Müzeye  girişin hediyesi 4 euro. Değer mi? Değer.
Bu arada küçük bir uyarı yapayım: Kiliseye girerken gişenin önünde bir kuyruk''göreceksiniz.



Yanılıp şaşırıp o kuyruğa takılmayın, O kuyruk müzeye giriş için.
Siz müzeye girmeyecekseniz o kuyrukta boşuna beklemeyin, hemen yanı başındaki kapıdan kilisenin ibadet edilen tarafına geçebilirsiniz.
Madonna ve Çocuk- Kilisede

Artık ibadet mi edersiniz, gezmekten su toplayan ayaklarınızı mı dinlendirirsiniz, orası size kalmış.
Aslında aynı anda her ikisini de yapabilirsiniz. Kilise Maria Straat'da (street).
Madonna ve Çocuk-Michelangelo, Müzede

Brugge'ü ziyaret eden kimileri, burayı tanımlarken Kuzeyin Venediği derler. Aslında bu tanımlamayı yaparken pek de haksız sayılmazlar. Ortaçağı  yaşamış binaları, kentin içinden geçen Zwin ırmağı ve ona bağlantılı kanalları, bu kanallarda turist gezdiren tekneler... Hepsi bir araya gelince al sana Venedik...

Bit Pazarı bu kanalların birinin hemen yakınında kurulmuş. Aslına bakarsanız öyle aman aman bir pazar değil.  Ama gene de ilginizi çekecek bir çok şeyi bulmanız olası.
Ben koleksiyonum için Brugge yazılı bir kaşık aldım sadece. Görün derim. Bir şey satın almasanız bile hoşça vakit geçirirsiniz.

Pootersloge, Brugge'de görmeniz gereken ilginç bir yapı. Geçmişte Brugge'lü tüccarların toplandığı, bir tür borsa binası işlevini gören Pootersloge'un yapımına 1395 yılında başlanmış, tamamlanması 1417 yılını bulmuş.
Geç gotik biçemli bina, bir çok kez yanmış her seferinde yeni eklemeler yapılarak onarılmış. 2012 yılına kadar devlet arşivinin saklandığı bina bugünlerde sergilere ev sahipliği yapmaktadır.

Bit Pazarı

Brugge'ü yürüyerek dolaşabildiğiniz kadar dolaştınız. Size önerim, bundan sonra bir teknenin koltuğuna, 30 dakikalığına da olsa kurularak, Brugge Orta Çağın'da bir geziye çıkmanız. Tekne ile çıkacağınız kanal turunda neler göreceğinizi yazmadan önce  size şiddetle bu tura katılmanızı öneriyorum.
Tekne Turu Başlıyor

Kanal Turuna, Mart ayından kasım sonuna kadar katılabilirsiniz. Tur, sadece 30 dakika sürmesine karşın daha önce yürüyerek tanımaya çalıştığınız kentin orta çağdan günümüze kadar ulaşan tarihsel yapılarını değişik açılardan bir kez daha görmenizi sağlıyor.
Quay Of Rosary (Tesbih İskelesi)

Kanal kenarına konuşlanmış, abartmıyorum her biri bir sanat eseri görünümündeki yapıların arasından geçerken günümüzden kopuyor, yüz yıllar öncesindeki bir masal ülkesine, gidiyorsunuz sanki...
Dijver Kanalı- En Geride Pootersloge
.
Kentin iki yakasını birbirine bağlayan köprülerin altından geçip, kıyıdaki evlerin bahçe duvarlarından, suyu avuçlayacakmış gibi kanala sarkan ağaç dallarına dokunup, 
Kanal Kıyısındaki Brugge Evleri-Orta Çağda Kaybolmak
bir süre üzerinde durup, kanal turuna katılanları izlediğiniz ve sizde '' bu tura kesinlikle katılmalıyım'' isteği uyandıran St. Boniface köprüsünün bu kez altından geçip, fotograf çektiğiniz Jan van Eyckplein Meydanını, St. Salvator Kilisesini, kanala yakın Church of Our Lady Katedralini bu kez de başka bir açıdan fotografladıktan sonra, ördeklerin ve kuğuların, teknenin gelişinden rahatsız olmadan yüzmeye devam ettikleri küçümen Minne Water gölcüğünden gerisin geriye dönüp Dijver kanalına sapıyoruz.
Önde Orta Çağı Yaşamış Evler, Arkada Spanish House

Kanala sapmadan bu gölcüğün öyküsünü anlatayım.Devrin egemeninin kızı Minne karşı aşiretten Stromberg'e aşık. Ama babası onu başka biri ile evlendirmeye kararlı. Bunun üzerine kız Stronberg'e gitmek için evi terk ediyor. Öykü buya; kız, gölün bulunduğu yere güç bela ulaşıyor. O sırada Stronberg kızı buluyor ama kız ölmek üzere... falan filan. O nedenle bu gölün bir adı da Love of Lake. Burada öpüşenlerin bir daha ayrılmayacaklarına inanılırmış. Ne teknede ne de botta öpüşen göremedim. Demek bu öyküyü inandırıcı bulmamış buraya gelenler.
Pootersloge

Dijver kanalı biraz daha genişçe. Genellikle orta çağdan yapıtların sergilendiği Groeningen Güzel Sanatlar Müzesi, Resim, heykel ve bura işi dantellerin sergilendiği Arenthuis Müzesi, Spnish House'ni gördükten sonra tur bitiyor.
Elbette Brugge benim anlattıklarımla sınırlı değil. Gezilecek müzeleri, görülecek parkları, müzik dinlenecek konser salonları ve arşınlanacak  daha çok sokakları var. Ama hiç kuşkunuz olmasın bu anlattıklarımla yetinseniz bile Brugge'ün görülmesi gereken yerlerinin yüzde 80-85'ini görmüş olursunuz. Ama bu bana yetmedi dahasını isterim derseniz, orada bir gece konaklamanız gerekir. Ama söz bir kez daha Brugge'e gidersem eksik kalan %20'yi tamamlayıp blogumu güncelleyeceğim.
15-20 kişilik teknelerle yapılan tur mart-kasım ayları arasında düzenleniyormuş. Hediyesi 8 euro. Bu turu mutlaka alın, yoksa Brugge'i tam olarak tanımamış olursunuz.
Brugge'ü yürüyerek de dolaşabilir, bisiklet kiralayıp bisikletle de... Ayrıca müzelere meraklıysanız, en az 2 gün kalmak koşuluyla ''kent kartı'' satın alın. Kart 22 müzede geçerli. Ayrıca otobüs ve tramvaya bindiğinizde de bu kart yanınızda olunca para ödemiyorsunuz.24 saatlik kart 34, 48 saatlik olanı ise 39 euro.

Ne Yenir Ne İçilir
.Belçika denince benim aklıma ilk bira gelir. Brugge'de Belçikanın ünlü biralarını tadabilirsiniz.
Beer Wall, Tahta Tasta Bira
Beer Wall ve Gezi Yoldaşım Hüseyin
Ben denediğim bir kaç bira adını yazayım:St. Bernadus, Torpedo ve Berne.
Bir de Beer Wall'da, tahta tas içinde servis edilen adını şimdi anımsayamadığım tatlımsı bir bira var. Bira içmek için gidilecek en iyi yer-oturacak yer bulabilirseniz- Walestraat 53 numaradaki Beer Wall'dur. Burada yüzlerce çeşit bira var. Fiyatları biraya göre değişiyor; 4-5 euro arasında..
.Belçika denince benim aklıma ilk bira geldi. Ama  çoğunuzun aklına ilk gelen şeyin waffel ve çikolata  olduğunu kestirebiliyorum. Bu konuda size hak veriyorum. Hem çikolatalarını hem de waffellarını denemelisiniz.
.Yemek olarak, kızarmış patatesle servis edilen buharda pişmiş midyelerini tek geçerim. Middyenin yanında neyi ne kadar içeceğinizle bağlı olarak 2 kişi yaklaşık 50 euroya çıkarsınız restaurantdan.
.Beugge mutfağı, dolayısı ile Belçika mutfağının temelinde et var. Tavuk, sığır ve domuz. Bu etler soslarla servis ediliyor. Ayrıca midye dışında deniz ürünleri de Belçika mutfağının vazgeçilmezlerinden.

Alış Veriş

Brugge'den, dönüşünüzde size kenti anımsatacak magnetler, ahşap oymalar, bira bardakları


Danteller
ve danteller satın alabilirsiniz. Evlenecek kızınız varsa buranın dantelleri ünlüymüş.

Ara sokaklarda el işi dantel satan bir çok dükkan gördüm. Ama burayı daha önce ziyaret eden arkadaşım '' dantel satan dükkanlar azalmış, yıllar önce daha çok vardı'' dedi.
Demek ki yıllar geçtikçe evleneceklerin dantele olan ilgisi azalmış.



Markalı ürünler almak isterseniz Grote Markt'a açılan Steenstraat, Geldmundstraat ve St.Jakopstraat caddelerindeki mağazalara uğrayabilirsiniz.

Bana sorarsanız en güzel hediye ünlü Belçika çikolataları.

Nasıl Gidilir

Bildiğim kadarıyla Brugge doğrudan giden bir uçak yok. Biz Brüksel üzerinden, trenle gitmiştik. Tren bileti gidiş dönüş 15 euroydu. Ayrıca Brugge'e Amsterdamdan da trenle geçebilirsiniz.
...
(Haziran 2018)

(1) Burada tarihi kentlerimizdeki, tarihle adeta alay eden beton parkeleri kastediyorum.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder