22 Ocak 2013 Salı

TİFLİS

TİFLİS
Sıcak suların kenti
Her kentin olduğu gibi Tiflis’in de  kuruluşu ile ilgili bir söylencesi var. Bu söylenceye göre ;Tiflis'in  çevresinde yer alan ormanlık alanda avlanan Kral Vahtang,  sülün avlamak için yetiştirdiği atmacası avdan geri dönmeyince , atmacasını aramaya koyulur. Ne ki; atmacası ava giderken avlanmış,  avladığı sülünle birlikte sıcak bir suyun içine düşmüş. Atmaca ve sülün sıcak suya düşünce ; doğal  olarak '' atmaca ve sülün  haşlama''olmuşlar. Kral, bu sıcak sudan dolayı buraya  Gürcü dilinde sıcak su anlamına gelen Tbilisi adını vermiş. Öykünün devamında kralın  haşlanmış atmaca ile sülünü ne yaptığına  dair  bilgi yok. Tarihçiler ,Tbilisi için bu kadar öykü yeter demişler ama bana göre söylence yarım kalmış. Devamını ben getireyim:  Kral , çok sevdiği atmacasının cesedini sıcak ılıca suyundan çıkarıp , mumyalaması  için  mumyacı başına teslim ettikten sonra , iliklerine kadar haşlanmış sülünü ,ölen atmacasının acısını unutmak için bir şişe  Gürcü Şarabı ile afiyetle yemiş .Onlar çıkmış kerevetine biz dönelim gerçeklere...
Arkeolojik araştırmalar Tiflis’e (Tbilisi) ilk yerleşimin İsa’dan önce 4000 yıllarına kadar dayandığını gösterse  de yukarıdaki  söylence  İ.S  5 yy gerçekleşiyor. Türkiye’den doğup Gürcistan’ı baştan başa kat ederek Hazar Denizine dökülen Kura  (Mtkvari) Nehri’nin her iki yakasında yer alan Tiflis’in İpek yolu üzerinde olması, ‘’yeter ki balın olsun sineği Bağdat’tan gelir’’ deyişini doğrularcasına  tarih boyunca yabancı toplulukların iştahını kabartmış, Kent yıllar içinde bir çok devletin işgaline uğramış. İranlılar, Bizanslılar ,Araplar Selçuklular, Osmanlılar , Ruslar ve sonunda da  gerçek sahibi olan Gürcüler … Burada şunu söylemeliyim. Gürcüler'inki işgal değil,  yurtlarına yeniden egemen olmak...
Eski Bir Tiflis Evi
Özgürlük Meydanı
                        

Uzak geçmişi şimdilik bir yana bırakıp yaklaşık 100 yıl geriye gidelim. Yıl 1917 :  Dünya, ilk kez sosyalist diyeceğimiz bir devrimle çalkalanıyor. Rusya’da Çarlık yıkılmış, Çarlık Rusya’sı egemenliğindeki Gürcistan,  Ermenistan ve Azerbaycan , başkenti Tiflis olan, Transkafkasya  Cumhuriyeti adı altında yeni bir devlet kurmuşlar. Bu yeni Devlet’in ömrü çok kısa sürmüş, Tiflis bu kez  1918’de  Transkafkasya Sovyet Federe Devleti’nin, 1936’da ise ; Sovyet Gürcistanı’nın başkenti olmuştur.
Yüzü Gerçekten Gülmeyen Bir Kent Mi?
Nüfusu yaklaşık 1.5 milyon olan Tiflis’e ilk kez gittiğimde karmaşık duygular içindeydim. Eski kent,  Osmanlı’dan esintiler taşıyor gibiydi. Türk tipi hamamlar, küçük kiliseler, cumbalı evler, Arnavut Kaldırımlı parke taşlı, daracık sokaklar, bir küçük mahalle camisi… Görece yeni sayılan mahalleler ise; soğuk, renksiz ve  ruhsuz   tipik Sovyet Mimari biçemi ile yapılmış bakımsız evler ve sokaklardan oluşuyordu.  Kura Nehri’nin her iki yanındaki Caddeyi ve Rustavelli Caddesi dışındaki caddeleri bir yana bırakırsak ,  geriye kalan  cadde ve sokaklar, mahalleler ve parklar ,tüm yoksulluğu ile ‘’duvarın’’ yıkılmasından sonra Doğu Bloku’nda yaşanan değişimin ve dönüşümün şaşkınlığını yaşıyor gibiydiler. Tiflis o yıllarda,  insanda’’işimi bir an önce bitirsem de Türkiye’ye dönsem ‘’isteğini kamçılayan ‘’yüzü gülmez, soğuk bir kentti’’.

Kalenin  Görünüşü
Opera Binası
Değişim Başlıyor…
Son 10 yılda Tiflis’e bir çok kez gittim. Her gittiğimde daha bir başka buldum, yeniden tanıdım bu sıcak sular kentini. Savaştan çıkmışcasına  delik deşik olan yollar, kent merkezinden başlayarak yenileniyor, tarihsel  binalar, kiliseler onarılıyor, bakımsız parklar çiçeklerle bezeniyordu. Kısaca  Tiflis  ,  yıllar geçtikçe adeta yeniden doğuyordu. Başlangıçta insanda kaderine küsmüşlük duygusu uyandıran Tiflis, gün geçtikçe yabancıya kapalı olan kapılarını aralıyor, kalın ve yüksek duvarların ardındaki gerçek  yüzünü gösteriyordu. Gündüzün sakin ve yoksul  görünümlü kent, geceleri kimlik değiştiriyor;  yabancılara , gazinoları, barları, lokantaları ve eğlence yerleri ile’’iyi ki gelmişiz yahu !’’ dedirtiyordu.
Bu gün Tiflis,Sovyet Dönemi nedeniyle ‘’ yitirilmiş ‘’ saydığı 70 yıllık arayı kapatma derdinde.
Nerelere Gidilir?
Kura (Mtkvari) Nehri Tiflisin ortasından  geçiyor. Bir başka ifade ile nehir kenti ikiye bölmüş. Her iki yaka bir birine köprülerle bağlı. Nehrin Güney batı kıyısı karşı kıyıya göre daha renkli . Önemli caddeler , anıtlar, eğlence yerleri, tiyatro  ve opera binaları bu kıyıda. Kura nehrinin bu kıyısı aynı zamanda bir yürüyüş alanı. Eğer hava yağmurlu değilse, kıyı yolunda (Marjvena) hemen her gün  turistik bir bit pazarı kuruluyor. Burada yağlıboya resimler,eski; antika diyeceğimiz eşyalar, Gürcistan’a özgü el sanatlarından örnekler bulabilirsiniz. Özellikle boynuzdan yapılmış şarap kadehleri ilginç. Ayrıca Çarlık Rusyası’ndan kalan yemek takımları, gümüş çatal bıçaklar, kristaller uygun fiyatlı. Burada ,Sovyet döneminde ''devlete'' üstün hizmet sunan sivillere ve askerlere verilen  ''onur''madalyalarının devir değişince sahiplerinin yakalarından , işporta tezgahına düştüğünü görünce içinizin acıyacağını sanıyorum. Çok değil, bundan 25 yıl kadar önce,  kimin yakasında ise ona toplum içinde saygınlık kazandıran madalyalar bu gün,  kendilerini  yakalarına takmak için olmasa bile duvarlarına bir çerçeve ile asmak için 5 Lari'yi gözden çıkaracak alıcılarını bekliyorlar. Her neyse, hiçbir şey almaya niyetiniz yoksa bile burayı ziyaret edin derim.

Kartpostallardaki Tiflis
Sameba Kilisesi

 Tiflis’n en ünlü caddesi Rustavelli ‘dir. Cadde,  Tiflis’in alamet-i farikası. Caddenin  her iki yanını, 19 yy Rus ve Gürcü mimarisinin bu güne kalan güzel binalar süslüyor. Shota Rustavelli  Dram Tiyatrosu, opera ve bale binası, Griboedov Tiyatrosu , Kashveti Kilisesi bu caddede. Rustavelli gündüz sakin ama akşam üzeri adeta kimlik değiştiriyor. Çoğu ikinci el olduğunu sandığım jipler, otomobiller burada adeta resmi geçit yapıyorlar. Cadde’nin her iki yanındaki geniş kaldırımlarda gençler, yaşlılar, çocuklar ve Tiflis’in olmazsa olmazı dilenciler piyasa (!) yapıyorlar. Rustavelli  üzerindeki kafelerde, geleni gideni bir  bardak nefis  Gürcü Şarabı yudumlayarak  izleyebilirsiniz.
Kaleden Eski Tiflis


Özgürlük Meydanı, Rustavelli Caddesi’nin Doğu ucunda. Belediye Binası bu Meydana bakıyor. Meydan’ın ortasında bir sütunun üzerinde altın melek heykeli bulunuyor.''Gül Devrimi'' olarak anılan ve ikdidarın el değişmesine yol açan ''özgürlük hareketi'' bu alanda , belediye binasının önünde başlamış. Rustavelli Caddesini izleyerek Kura Nehrin’e doğru yürürürseniz Eski Kent’e ulaşırsınız. Eski Kent, Kura Nehri'nden  kalenin bulunduğu tepenin eteklerine kadar uzanan bir alanda kurulmuş. Kısa  sürede,  bu yüzyıldan birkaç yüzyıl geriye gitmek şaşırtıcı. Evler cumbalı, sokaklar , yer yer dişlenmiş mısır gibi bir kısmı sökülmüş parke taşlı, hamamlar kubbeli, kiliseler tipik kümbet şeklide… Ve  adeta ‘’burada ne işim var’’ ? diye gecikmiş bir soruyu  kendine soran , sokağın bir köşesinde eğreti duran yaşlı,  küçük ve  bakımsız bir mahalle camisi. Sordum, ‘’Şah Abbas Camisi’’ dediler. Azeriler yaptırmış. Koskoca Şah ve yaptırdığı cami… Ne diyeyim sana Şah Abbas?
Lisi Gölü

Eski Mahalleyi kuş bakışı gören tepede bir kale var. Yaya olarak tırmanması biraz zahmetli ama görmeye değer. Kalenin içinde neredeyse tüm Gürcistan’daki kiliselerin bir benzeri olan Narikala Kilisesi var. Burayı birkaç kez ziyaret ettim; Kilise kimi zaman açıktı, bazen de kapalı. Kale tüm Tiflis’i kuş bakışı görmek için ideal bir mekan. Özellikle Tiflis’in  Kura’nın karşı kıyısında kalan bölümü buradan çok güzel görünüyor. Dilediğinizce fotograf çekebilirsiniz. Kale’nin hemen yanı başında ama  Kaleden biraz daha yüksekçe bir tepede,  elinde bir kılıç tutan Gürcü Ana Heykeli var. Gürcü Ana’ya Kale’den bir patika ile yürüyerek geçebilirsiniz.
Kale’den Tiflis’i kuş bakışı görmek sizi kesmediyse Sololaki de bulunan Mtatsminda Parkı bunun için biçilmiş kaftan.Oraya kamu taşıtları gidiyor ama siz bir taksi ile gidin.Taksi pahalı değil ama pazarlık şart. Bu park 2000 li yılların başında çok bakımsızdı. Şimdi ise ailelerin hoşça vakit geçireceği bir dinlence ve eğlence alanı kimliğine bürünmüş.
Klasikle Modernin Sentezi
Tiflis’e kışın giderseniz Vake Park’ta kış sporları yapabilirsiniz. Öteki mevsimlerde ise piknik alanı olarak kullanılıyor.

İlginizi çeker mi bilmem ama kalenin bulunduğu tepenin hemen eteklerinde uzanan vadide bir de botanik bahçesi var. Ziyaret edilmeli mi? Ben gittim ama size önermem.

Hayvanat bahçesi ise Varaziskhevi Caddesi ile Chikovani Caddesi arasında. Fazla zamanınız varsa gidin.
Buraya kadar geldim, tipik bir Gürcü  köyü göremiyecek miyim diye hayıflanmayın. Böyle bir köy var, üstelik çok güzel korunmuş. Köy ,Vedzisi bölgesinde. Girişi paralı. Burada bir köy yaşamında ne varsa görebilirsiniz. Tarım gereçleri, ahırlar, evler, ünlü Gürcü Şarabını ürettikleri şaraphaneler, toprağa gömülü şarap saklama küpleri…Mutlaka görmelisiniz.
Buraya kadar geldikten sonra, arabayla birkaç dakika ötede, dağ başında olimpik yüzme havuzu irisi  bir göl var. Adı  Lisi . Göl’ün çevresinde Gürcü Şaraplarını ve Biralarını içeceğiniz bir   kafe var. Ayrıca göle girebileceğiniz  bir de küçük kumsal… Öneririm...
Rustavelli Gece

Karşı kıyıya birkaç köprü ile geçiliyor. Siz Metekhi Köprüsünü kullanın. Köprü'nün başındaki Kral Vakhtant Heykelinin yanından geçerken  Metekhi Kilisesi'ne uğrayın. Pişman olmazsınız. Kura Nehri’nin karşı kıyısında ziyaret edilecek en önemli eser, Avrupa’nın en büyük üçüncü kilisesi olduğu söylenen Sameba Kilisesi( Holly Trinity Chatedral)... Kilise, Elia Tepesi’ndeki eski bir Ermeni Mezarlığı ve Kilisesi’nin yıkıntıları üzerine yapılmış.Yapımı sırasında Ermenilerle Gürcüler arasında olaylar çıktığı söyleniyor.  Kilise'nin yapımına 20. yy sonlarında başlanmış, 2005 yılında tamamlanmış. Kilise daha önce ziyaret ettiğim kiliselerin daha büyüğü. Gürcistan’da kilise  mimarisi yüz yıllardır hep kendini yinelemiş. Bu konuda  Gürcülerle benzer yanımız var mı derseniz? Yanıtım evet olur. Biz camilerimizi yaparken Mimar Sinan’ı nasıl aşamamış, yeni yapılan selatin camilerin yapımında bile  Sinan’ın bilmem kaçıncı türevini uygulayıp, dinsel mimaride bir adım bile ilerleyememişsek, Gürcüler de bizim gibi , yüzyıllar öncesinin kilise mimarisini yineleyip durmuşlar.
Eğlence…
Tiflis’te gece hayatı özellikle son yıllarda daha da renklendi. Sovyet Dönemi bir daha açılmamak üzere tarihin sarı sayfalarında kalınca; Tiflis’de gece  hayatı da canlandı. Bu canlanmada biz Türkler’in önemli payı olduğunu söylemeliyim. Sovyetler Birliği dağılınca buraya ilk gelen yabancılar Türklerdi. Yeni iş olanakları arayan bu ‘’öncü kuvvetler’’, Gürcü Ekonomisi’nin dışa açılmasında en büyük etken olurken gece hayatı ve  eğlence sektörününde gelişmesine katkıda bulundular. Bu doğal bir gelişme; ‘’nerede Türk varsa orada hareket vardır ‘’ deyip,  fazla ileri gitmeden konuyu kapatalım. Ama illa bir isim isterseniz, Diva'nın adını verebilirim. Kostova st. 37. Eee ! Ne diyeyim iyi eğlenceler...
Ne Yemeli ?
Gürcüler boğazlarına düşkün. Hem yemeyi hem de içmeyi seviyorlar. Onlar için sofrada oturmak,  sadece karınlarını doyurmak ya da  içip sarhoş olmak  değil. Sofra başı , toplumsal yaşamın önemli bir parçası. Eğer Gürcüler'in konuğuysanız ve  içki içmiyorsanız; bu tür sofralardan uzak durmanızı öneririm. Bunun nedeni; Gürcü Sofralarının ritüeli;  yani dinsel bir inanç gibi benimsenmiş yemek yeme kuralı.
Size bu konuyla ilgili bir anımı anlatayım. Tiflis'e ilk kez gittiğimde firmamızın Gürcistan Acentası  , oradaki müşterilerimizden birinin yemek davetine gitmemiz gerektiğini söyledi.

Gürcü Ana

-‘’Gidelim’’ dedim, gittik.
Kocaman bir masa,masanın etrafında biz de dahil yaklaşık 15 kişi ...Masada yok –yok. Mezeler çeşit çeşit, içkiler her cinsten…Herşey tamam olduktan sonra davet sahibi eline şarap bardağını alıp, ayağa kalktı: Gürcüce konuşmaya başladı. Ne söylediğini hemen yanımda oturan Acentamız Türkçe'ye çevirdi. Adam , sınır komşusu olmalarına karşın Türkiye ve Gürcistan'ın yıllarca birbirene uzak durduğunu,artık komşuluğu anımsamanın zamanının geldiğini,bizi tanımaktan mutluluk duyuğunu, işbirliğimizin devamını dilediğini ...Anlayacağınız böyle bir yemekte ne söylenecekse onları söyledi ve elindeki şarap kadehini onurumuza kaldırıp içmeye başladı. Masadaki herkes gibi ben de davet sahibine uyup kadehimdeki şarabı içtim. İşin ilginç yanı bundan sonra başladı. Masadaki   herkes sırayla kalkıp benzer  şeyler söyledi ve elindeki bardakta bulunan şarabı son damlasına kadar içti, doğal olarak öteki davetlilerle birlikte ben de... Sıra bana geldiğinde art  ardına içtiğim şaraplardan başım  dönmeye, midem bulanmaya başlamıştı.Yaradana  sığınıp, güçlükle ayağa kalktım. Ve ritüel gereği Türk Gürcü dostluğu üzerine bir şeyler söyledim. Konuşurken dilim dolanmasa da pek de rahat sayılmazdım.  Güçlükle de olsa konuşmamı tamamlayıp, yine ritüel gereği kadehimi Türk Gürcü dostluğu onuruna kaldırdım…
Alkışlar… alkışlar…

Old Tbilisi Restorantın Bahçesi

O gün bu gündür bu tür toplantılara gitmiyorum. Kıssada hisse: ''Bilmediğin suya girme''.

Bu arada şunu da anımsatmak isterim: Gürcistan'da masaya gelen tabaklar boşaldığında garsonlar onları kaldırmayıp , yeni servis tabaklarını eskilerinin üzerine koyuyorlar. Eğer yemek biraz uzun sürerse , üst üste yığılmış tabaklardan karşınızdakini göremeye biliyorsunuz. Benden anımsatması...
Tiflis’de Gürcü mutfağını denemenizi isterim. Baş yemekleri hamur işi ve etlerden oluşuyor. Hamur işlerinin en ünlüsü bizim mantının dev anası iriliğinde olanı . Adı hinkal ya da hınkal. Bir başka ünlü yemekleri ise peynir ağırlıklı bir tür börek olan haçapuri. Bunların yanında kebaplarını da tatmanızı öneririm. Şaşlık en ünlü olanı. Bu yemekleri geleneksel biçimde dekore edilmiş restoranlarda yiyebilirsiniz. Şimdi, birkaç restauran ismi vermenin tam sırası. Tisistvili-Mtkvari nehri kıyısında, Maidan,  Iron Line'da, Pastoral; Belishvili Caddesinde.
Şarap konusunda hiç endişeniz olmasın hemen tüm şarapları çok güzel. Sek şaraplarnın yanında yarı tatlı kırmızı şaraplarını da tatmanızı öneririm.  Benim Favorim Kings Maruli ve Seperavi. Birada ise, Kazbegi ve Natakhtri...
Ulaşım…
Tiflis’de metro 2 hatlı. Kamu taşıtları ise pek yeni sayılmaz. Bir yere gitmek için taksi kiralayın derim.Fiyatı ucuz ama pazarlık şart.
Uyarı…
Gürcistan’da rüşvet yasak. Diyeceksiniz ki bizde de yasak ama  sonuçta bir şey olmuyor. Valla siz bilirsiniz. Sorgusuz sualsiz 7 yıl hapis cezası veriyorlar. Hapishanelerinin halinin  içler acısı olduğu söyleniyor. Bu hapishanelerdeki  misafirlerin (!)  çoğunluğunu da rüşvete verilen 7 yıllık cezaya inanmayan Türkler oluşturuyor , bilesiniz...
Türkiye Büyükelçiliği
Adres: 35, Chavchadze Avenue 0162 Tbilisi
Tel:+995 32 225 20 75
Fax:+995 32 222 06 66
 Türk Hava Yolları'nın haftanın her günü 2 kez karşılıklı seferi var.
Gürcistana’a Batum'dan giriş yaparsanız pasaport gerekmiyor; nüfus cüzdanı yeterli. Ama Hava alanından girişlerde pasaport şart ama vize yok.
1 Gürcistan Larisi , 0.606 Usd, 1.067 TL(ocak 2013)



Hinkal(fotograf Google'dan alınmıştır)



Rustavelli Caddesi



Klasik Bir Gürcü Evi


Kale İçi-Narikala Kilisesi


1 yorum:

  1. sevgili Yaşar , bütün blog muhteviyatını okudum ... ellerine sağlık çok güzel olmuş.
    Yazı üslubun akıcı kolay okunur ve anlaşılır bir tarzın var bence bu işi daha ileri taşımalısın ... orada burada gördüğümüz okuduğumuz nice seyahat ,anı yazarından kat be kat iyi bir tarzın var .... nasıl derler Kalemine kuvvet ...

    YanıtlaSil