13 Ekim 2020 Salı

Açık Artırma




AÇIK ARTIRMA 

     Ticaret Odası’ndaki toplantı yaklaşık 3 saattir sürüyordu. Toplantının konusu; bir hafta sonra kente gelip, baraj yapımı için incelemelerde bulunacak Tarım Bakanı başkanlığındaki heyete kimlerin katılacağının belirlenmesiydi. Sonunda beş kişilik ağırlama heyeti oluşturuldu. Heyete kentin önde gelen çiftçileri girmiş, başkanlığına ise, heyetteki öteki üyeler kadar toprağı ve varlığı olmasa bile ağzı çok laf yaptığı için Ethem Ağaoğlu getirilmişti.

     Ethem Ağaoğlu, kentin köklü ailelerinden birine mensuptu. Kırklı yaşlarda; gezmeyi, eğlenmeyi seven, nüktedan; arkadaş toplantılarının vazgeçilmezlerindendi. Hukuk okumak için İstanbul’a gitmiş, on yıl kadar orada kalmış, döndüğünde ‘’sonunda bu da bitti’’ demiş ama ne avukatlık yaptığını, ne de diplomasını gören olmuştu.

                                                           ***

     Ailesi atadan öteden, Halk Partili olmasına karşın O, yeni kurulan partinin geleceğinin parlak olacağını önceden sezmiş; büyüklerinin karşı koymasına kulak asmayıp, yeni kurulan partiye üye olmuş, seçimlerde dağ bayır dolaşıp;   Demokrat Parti için çalışmıştı. Tarım Bakanlığı heyetinin karşılayacak, onlara bir anlamda kılavuzluk edecek heyetin başkanlığına seçilmesinde iktidardaki partiye üye olmasının da önemli bir payı vardı kuşkusuz.

                                                            ***

     Bakanı ve beraberindekileri getiren uçak tam zamanında alana indi. Bakan uçağın merdivenlerinde görünür görünmez onu ilk olarak kentin güzün bile etkisinden bir şey yitirmeyen ünlü sıcağı karşıladı. Bakan, uçağın merdivenlerinde bir an durdu, fötr şapkasını eline alıp, karşılayıcıları selamladı. Aprondaki kalabalığın arasındaki davul- zurna, Bakan’ı uçağın merdivenlerinde görür görmez, ‘Adana Karşılamasını’çalmaya başladı. Ethem Ağaoğlu ve elinde bir demet gül bulunan yerel giysiler içindeki 9-10 yaşlarındaki bir kız çocuğu karşılayıcıların arasından çıkıp, Bakana doğru yürüdüler.

     Kız çocuğu Bakana çiçeği verdi.

     Bakan çiçeği aldıktan sonra kızı yanaklarından öpüp, çiçeği, arkasında duran bir görevlinin eline tutuşturdu. Bakan, önce Ethem Ağaoğlu, ardından karşılama heyetinde olsun olmasın, elini uzatan herkesle tokalaştıktan sonra çıkışa doğru yürümeye başladı. Bu arada davul zurna karşılamayı bitirip, mehter marşına geçti. Bakan, Ethem Ağaoğlu’na dönüp,

     ‘’Şimdi ne yapıyoruz? Program nedir?’’ diye sordu.

     ‘’Önce otele gideceğiz muhterem vekilim. Orada bir süre istirahat ettikten sonra, Ticaret Odamız’da hemşehrilerimiz sizi bekliyor. Bir konuşma lütfedersiniz inşallah. Yarın sabah da kısmetse ovada bir kaç köy dolaşacağız.’’ Bu arada benim adım Ethem Ağaoğlu. Çiftçiler Birliği’nden.   Bakan durdu; Ethem Ağaoğlu’nu ilk kez görüyormuş gibi, yüzüne dikkatlice baktı.

     ‘’Samet beyle bir akrabalığınız var mı?’’

    ‘’Yok vekilim, maalesef sadece soyadı benzerliği.’’

     ‘’Her neyse. Heyette Aydın’dan birkaç kişi de var. Malumunuz, devletin imkanları kısıtlı. Bu incelemenin aynısını Aydın köylerinde de yapacağız. Hangi bölge daha öne çıkarsa, rantabiletisine bakıp, barajı oraya yapacağız.’’ Ethem Ağaoğlu Bakan’ın bu sözlerinden pek hoşnut olmasa da,

      ‘’Onlar da bizim baş tacımız. Ora olur, bura olur, fark etmez; Aydın da memleketimizin bir parçası.’’ dedi.

                                                      ***

     Tarım Bakanı ve beraberindekiler, kalacakları otelde bir süre dinlendikten sonra küçük bir kent turu yapıp, Ticaret Odasına geçtiler. Tarım Bakanı toplantı salonunda Hükümetin tarım politikalarından söz etti. Sözlerinin sonunda ''sulanmayan tarla, traktörü olmayan çiftçi bırakmayacaklarını'' söyleyip, alkışlar arasında kürsüden indi.

     Akşam yemeğini kentin en ünlü kebapçısı Bingöl'de yediler.

                                                     ***

     Ertesi sabah, kahvaltıdan hemen sonra kentin varsıllarından emanet alınan lüks arabalara doluşup, partinin örgüt temsilcileri ile birlikte güneydeki ova köylerinde inceleme yapmak üzere yola koyuldular.

     Uğradıkları ilk köye, Bakan’ın ziyaret edeceği haberi bir kaç gün önceden ‘uçurulduğu’ için muhtar hazırlıklıydı. Bakan ve beraberindekiler, köy odasının önünde araçlardan iner inmez davul, zurna çalmaya başladı.  Ardından, besili bir koç kesilip, koçun kanı Bakanın anlına sürüldü. Heyetteki bir aracın bağajında, kentten getirilen buz kalıbı ile önceden hazırlanan ayran soğutulup, içildi.

      Ethem Ağaoğlu,

     ‘’Muhterem vekilim! Arzu ederseniz şimdi köyün dışına çıkıp araziye bir göz atalım.’’

     Bakan da bu isteği onaylayınca hep birlikte, yeniden arabalara doluşup, bir kaç dakika sonra köyün dışına çıktılar. Bakan,

     ‘’Gördüğüm kadarıyla burada susuz tarım yapıyorsunuz. Söz gelimi, pamuğu sulamadığınızda dönüme kaç kilo pamuk alıyorsunuz?’’ Ethem Ağaoğlu, duraksamadan yanıtladı.

    ‘’Yüz kilo civarında vekilim.’’

    ‘’Ya sularsanız?’’

    ‘’ O zaman 300’ü bulur’’ der demez, Bakanın hemen yanında olan Aydınlı heyet başkanı atıldı;

    ‘’ Eğer bu bareş Mendires'e yapılı da sulu zirata geçesek; biz dönümde 500 kilo pamık alırız mutterem vekilim'' dedi.

     Ethem Ağaoğlu, Aydınlı’ya ters ters baktı ama bir şey söylemedi. Bu arada Bakanın yanındakilerden biri de sürekli not alıyordu.

     Bakan,

    ‘’Peki mısır ekimi var mı buralarda?’’ Az önce Aydınlı’nın lafa karışmasına bozulan Ethem Ağaoğlu fabrika ayarlarına döndü; kibarlığı bırakıp yerel ağızla sürdürdü konuşmasını:

    ‘’Darıyı ekiyok ekmesine de, gula’asma(kulak asma), su olmayışın dönüme anca 70 -80 kilo alıyok’’

     ‘’Ya sularsanız?’’ dedi bakan.

     ‘’Dönümde 500 kiloyu öldürmez.’’Aydınlı, araya girip,

     ‘’Biz mısırı sulasek, dönüme 800 kilodan aşağı düşmeyiz,’’ diye laf yetiştirdi.

     Bakanlık yetkilisi Aydınlı’nın bu sözlerini de not alırken, Ethem Ağaoğlu, derin bir soluk alıp, duyulur duyulmaz bir sesle ‘’la havle çekti.’’  Tarlaların takımlarında bir süre yürüdükten sonra, biçilmiş ama firezi(1) yakılmamış bir tarlanın yanından geçerlerken Bakan,

   ‘’ Gördüğüm kadarıyla buğday ziraatı da yapıyorsunuz?’’

     Ethem Ağaoğlu, koskoca Tarım Bakanı'nın arpa firezi ile buğday firezini ayırt edememesine şaşırmış olmasına karşın, bunun üzerinde durmadı. 

    ‘’Yapıyoruk sayın Vekilim amma dat  vermiyor.’’ ‘’Dat vermiyor’’un ne anlama geldiğini anlamamış olan bakan, soran gözlerle Ethem Ağaoğlu’na baktı. Bakanın, sözlerinden bir şey anlamadığının ayırdına varan Ethem Ağaoğlu, sözlerini açıklama gereği duydu.

    ‘’Demem o ki, sayın Vekilim, işimiz Allah’a galmış. Yamır varsa buğda var, yoksa; elini yu. Kurakta, dönüme 50-60 kilo alıyok. Sulanırsa; 300 kiloyu öldürmez dönümde…’’

     Bakan daha ağzını açmadan, Aydınlı yetiştirdi lafı.

     ‘’Bizim o'da buğdeye yetee ki su vee. Dönümüne 500 kilo ırahat ırahat alırız.’’

     Bakanlık yetkilisi bunu da not aldı. Ticaret Odası heyetinde olanlar, ‘Aydınlı’nın  konuk  oluğunu unutarak, zırt pırt araya girip; her lafa ‘ yırtık dondan çıkar gibi çıkıp’ laf yetiştirmesine; laf cambazı olan ve kimseden sözünü esirgemeyen Ethem Ağaoğlu’nun şimdiye dek onun ağzının payını vermemiş olmasına şaşırmışlardı. 'Vardı bir bildiği ellehem (her halde).'

     Bakan ve beraberindekiler, bir dut ağacının gölgesinde, yere serili kilimlere oturup, incelemeye bir süre ara verdiler. Bakan uzakta, minaresi görünen bir köyü işaret edip,

     ‘’Şu karşıdaki köy ne ile uğraşır Ethem Bey? Emin Ağaoğlu,

     ‘’O köyde, beş dene hamam oğlanı(2), 6-7 dene gullampara(3), 8-10 dene de fırrığı yelli avrat var (4) ‘’ deyip,  Aydınlı’ya döndü. ‘’ Hadi şimdi de artırsane dümbük(5). ‘’

      Aydınlılar, Ethem Ağaoğlu’nun  yerel dilde söylediklerini anlamamış olacaklar ki, ‘’ne diyor bu’’ gibisinden bir Bakan’a, bir Ethem Ağaoğlu’na baktılar. Kimseden yanıt gelmeyince, sessizce ayranlarını yudumladılar.

     Ticaret Odası adına heyete katılanlar, sonunda Ethem Ağaoğlu’nun taşı gediğine koyduğunu; Aydınlı’ya ağzının payını verdiğini görünce rahat bir nefes aldılar. Bu arada  Bakan’ın da çaktırmadan; bıyık altından güldüğü meraklı gözlerden kaçmadı.

                                                          ***

     Aradan bir yıla yakın bir süre geçti, geçmedi; Bakanlık, barajın, Seyhan Nehri üzerine yapılmasına karar verdi.

------

Dikili – Temmuz 2020

-----

1-Firez: Anız. Buğday ya da arpa biçildikten sonra taralada kalan 10-5 cm

      uzunluğundaki buğday yada arpa sapı.

2- Hamam oğlanı: Hömoseksüel(pasif)

3-Gullampara:Homoseksüel(aktif)

4-Fırrığı Yelli: Hafif meşrep kadın ya da kız. Fahişe

5--Dümbük: Kadın satıcısı

     


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder