2 Kasım 2020 Pazartesi

 

AZÜL !

90’lı yılların başı.

Dusseldorf’da düzenlenen dünyaca ünlü Interpack-IPAC Ambalaj Fuarına katılmak için Atatürk Hava limanı terminalindeyim. Fuar zamanı olduğu için uçaklar dolu; Dusseldorf’a doğrudan uçak bulamadığım için Münih aktarmalı uçacağım. 

Terminal kalabalık.

Deyim yerineyse iğne atsanız yere düşmeyecek gibi...

Kalabalıktan ayrılıp sakince bir köşeye çekildim; yurt dışı çıkış formumu dolduracağım.

Formu doldururken yanıma, yaşını kestirmediğim, yüzüne dikkatlice baktığımda; 15-16 yaşlarında olduğunu sandığım, ama olduğundan daha yaşlı gösteren, ortaya yakın kısa boylu, oldukça esmer, kalın kaşları burnunun üstünde birleşik, siyah saçlı bir genç geldi.

Yukarıdan aşağı süzdüm: Üstünde, yaşça daha büyük birinden emanet alınmış olduğu belli olan koyu renkli kruvaze bir ceket, ceketten farklı renkte bolca bir pantolon, yakası kıvrılmış soluk renkli bir gömlek vardı. 

Ayakkabıları?

Pantalonunun paçaları üstünü kapattığı için ayakkabılarının rengini seçemedim.

Bir şeylerden çekinir gibiydi: Duyulur duyulmaz bir sesle’ merhaba’ dedi. Merhabasına ‘merhaba ‘ diyerek yanıt verdim.

      ‘’Abe bızım formaları doldırsın?’’

Konuşması, Güney Doğulularaın konuşmasına benziyordu. Hangi kenttendi acaaba?

Gençliğimde tiyatro ile uğraştığım için, konuşmalarına bakarak birinin nereli olduğunu üç aşağı, beş yukarı kestirebiliyordum. Büyük olasılıkla Mardinliydi. Mardinli Arap olamazdı; aksanı hiç benzemiyordu. Sürayani  bir çok arkadaşım olduğu için onların konuşmalarına da benzetemedim. Kürt olabilir miydi? Belki, ama emin değilim.

Ben gencin nereli olduğunu bulmak için düşünürken

      ‘’Bız yazma yok’’dedi.

Elindeki formları almak için elimi uzattım. 

Alıp, saydım. Yirmiye yakın form vardı. Formları doldurmak için pasaportlarını istedim. Ceketinin cebinden pasaportları çıkarıp verdi.

Pasaportlardaki bilgilere göre formlarını doldurmaya başladım. Doğum yerleri Mardinmiş. Pasaportlarda yazmıyor; Mardini’in neresi acaba?

    ‘’Mardin’in neresindensiniz’‘

   ‘‘Savur.’’

   ‘’Savur’un hangi köyü?’’

    ‘’Mağara.’’

Bildiğim kadarıyla Savur’da Süryaniler, Kürteler ve Araplar asıllılar yaşıyor. Bunlar olsa olsa oranın  Kürtlerinden olmalı..

   ‘’Nereye gidiyorsunuz? Yoculuk nereye?’’

     ‘’Lizbon.’’

Lizbon der demez formları doldurmayı bıraktım

     ‘’Oğlum ne işiniz var Lizbon’da. Gidecek başka yer bulamadınız mı?’’

    ‘’Abe çalışır Lizbon.’’ Biraz ötemizde bizi izleyen, ağabeyi olduğunu sandığım uzunca boylu birini işaret etti.

 Portekiz Avrupa Birliğine gireli birkaç yıl olmuştu. Ekonomisi Birliğin güçlü üyelerinin desteğiyle ayakta kalmaysa çalışıyordu. Ağabeyinin Almanya, Fransa, Hollanda gibi ekonomisi güçlü ülkelere değil de Portekiz gibi ’’ himmete muhtaç Himmet dede, nerde kaldı gayriye himmet ede?’’ durumundaki ülkeye çalışmaya gitmesini pek anlam veremesem de formları doldurmayı sürdürdüm.

     ‘’Yasir kim?’’

    ‘’ Abe.’’

   ‘’Nesrin ?’’

   ‘’Daye.’’

  ’’ Daye ne oğlum?’’

  ‘’Aney.’’ Annesiymiş.

  ‘’Azad?’’

  ‘’Abe.’’

Yarım saat içinde tüm formları doldurdum. Her formu ilgili pasaportun içine koyup eline tutuşturdum. Pasaportları aldı. Öpmek için elime sarıldı. Doğal olarak vermedim. Hızlı adımlarla yanımdan uzaklaşıp, kendisini heyecanla bekleyen ailesinin yanına gitti.

***

Uçak Münih havaalanına indi. Aktarma için iç hatlara geçerken, Atatürk Hava Limanı’nında çıkış formlarını doldurduğum Savurl’lar, yanımdan koşar adım geçip, ellerindeki  pasaportları sallayarak ‘’Azül, azül !(1) Ezidi, Ezidi !’’(2) diye bağırarak transit yolcuların kullandığı kapının önünde duran hava alanı polisine doğru koşmaya başladılar.

Kürt sandığım Savurlular meğer Ezidiymiş.

Transit terminaline geçmeden bir süre onları izledim. Ezidilerin çevresini sardığı polisler, onlara sakince bir şeyler anlatmaya çalışıyorlardı.

***

Dusseldorf uçağına bindikten sonra düşündüm. Demek o günlerde gazetelerde okuduğum Güney Doğu’da Süryanilere ve Ezidiler’e yapılan baskılar doğruymuş ki, bu insanlar doğup büyüdükleri yurtlarını terk etmek zorunda bırakılmışlardı. Onlar da bir yolunu bulup ayrılıyorlardı Türkiye’den. Benim yardımcı olduğum ülkemin kadim topluluklarından olan Ezidiler de aynı nedenle Almanya’ya sığınmaya karar vermişlerdi anlaşılan. Ancak Almanya’ya giriş için vize almaları hemen hemen olanaksız olduğu için, o günlerde necip Türk milletinden vize istemeyen bir kaç ülkeden biri olan Portekiz konsolosluğundan Lizbon'a gidiyoruz diye vize almış olmalıydılar. Münih’e inince de transit terminaline girmeden hava alanı polisine sığınmışlardı.

Yolculuğum süresince uzun uzun düşündüm. Bir insan, doğup büyüdüğü ülkedeki çoğunluğun dininden farklı bir inanca sahip ve farklı bir ırktansa, ya da ayrı bir dili konuşuyorsa dışlanması,  baskı altına alınıp, taciz edilmesi mi gerekirdi? Üstelik Anayasa’da herkes eşit kabul edilirken.

***

O tarihten sonra da Almanya’ya sayamayacağım kadar çok gittim. Bu seyahatlerimde hemen hemen tüm kentlerinde çokça anılar biriktirdim. Almanya'yı ziyzretlerimde ne zaman kara saçlı, kalın kaşlı, esmer birini görsem, 'acaba bu Almanya'ya sığınmalarına ucundan kıyısından yardımcı olduğum Ezidilerden biri miydi'' diye düşünürdüm.

Elbette ülkesni terk etmek zorunda kalan Süryaniler, Ezidiler ve azılınlıkta kalan diğer etnik topluluklar, sığındıkları ülkelerde, ülkemdeki  refahlarından daha fazla refaha ve özgürlüğe (3) kavuşmuşlardır kuşkusuz. Ancak oralarda elde ettikleri refah, yüreklerinde asla sönmeyen yurt özlemi ateşini söndürmeyeceğini, Türkiye'yi terk etmek zorunda kalıp da, Mardin'deki Deyrulzafaran ve Mor Gabriyel Manastırlarını ziyaret eden Süryanilerle yaptığım sohbetlerde tanık oldum. Manastırların önüne park ettikleri yabancı plakalı, pahalı arabalarına karşın, manastırları dolaşırken yüzlerindeki gördüğüm o hüzünlü ifadeyi sözcüklerle anlatamam. 

------

Ankara Ekim- 2020

------

1-Azül: Almanca'da 'asyl' sözcüğünün türkçe okunuşu. İltica.

2-Ezidi: Yanlış olarak 'Yezidi' diye adlandırılan, Irak ve bir zamanlar Mardin ve çevre köylerinde yaşayan  kadim dini topluluk

3-Buradaki 'özgürlükten kasıt; temel hak ve özgürlüklerdir. Dazlakların Alman olmayanlaraa karşı ırkçı tutumlarını dışarda tutuyorum.

    

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder