12 Şubat 2021 Cuma

Bir Günlük Boykot





Yaşar Nadir Atilla

Bir Günlük Boykot
Haziran 1971

Siyasal Yurdu, polis baskının ardından kapatılmıştı.
Ankara'da yakını olmayan sekiz arkadaş, sınavlar yakın olduğu için  memleketlerimize gidememiş, sınavlara hazırlanmak için Etlik'de eşyalı bir ev kiralamıştık. Kira parasını ortaklaşa ödüyorduk. Kimde para varsa ortaya koyuyor;  gereksinimlerimizi o paradan karşılıyorduk.
Paraya sıkıştığımız bir gün, evde birlikte kaldığımız arkadaşlarımızdan Bülent, ''parayı dert etmememizi, para bulabileceğini'' söyledi. Doğrusu ben dahil hiç kimse ''parayı nereden bulacağını'' sormadık ona.
Gerçekten de Bülent sözünde durmuş, ertesi günün akşamı bizi bir kaç gün idare edecek  parayla gelmişti.
Bülent yurttan da oda arkadaşım olduğu için öteki arkadaşlarla daha yakındık bir birimize. Bir ara yalnız kaldığımızda sordum:
     ''Parayı nereden buldun Bülent? Yetim aylığın değil herhalde?''
     ''Millileştirmeden'' dedi.
12 Mart döneminde öğrenciler arasında sıkça kullanılan, döneminin moda deyimlerinden biriydi ''millileştirme.''
     ''Hayırdır neyi millileştirdin?''
BYYO'nun bodrum katlarından birinde bir kantinimiz vardı. Ders aralarında orada toplanır, çay, kahve içer; sohbet ederdik. Kantinde arada bir müzik dinlediğimiz okula ait bir de pikap vardı. Bülent pikabı oradan alıp, bir rehinciye götürmüş. Bu günkü paranın kaynağı; Bülent'in millileştirdim dediği, rehinciye verip, karşılığında ödünç para aldığı kantindeki pikapmış.
      ''Oğlum sıkı yönetim var. Başımıza iş açmayalım?''
      ''Korkma geçici bir süre için emanet aldım. Kantine bakan görevlinin  haberi var. Bir kaç güne kadar yetim aylığı alacağım. O zaman pikabı aldığım gibi yerine koyarım. Sen kimseye bir şey söyleme şimdilik.''

***
Haziran sınavlarının başlamasına çok az bir süre kalmıştı. Aslına bakarsanız boykot söylentileri yüzünden sınavların yapılıp yapılmayacağı da belli değildi.  Hemen her gün, birlikte kaldığımız arkadaşlarla boykotu tartışıyorduk. Sınavları boykot mu edecektik, yoksa işi oluruna bırakıp sınavlara mı girecektik? Boykot yapalım diyen de vardı, yapmayalım diyen de. Sınavlara 2 gün kala arkadaşlarımızdan biri, BYYO'nun öğrenci lideri Feyyaz ile konuşmuş. Feyyaz arkadaşa
''SBF'deki arkadaşlarla konuşup, boykot kararı aldık. Hazır olun birlikte hareket edeceğiz demiş.''
Sonunda boykot kararı verilmişti demek. Doğrusu çoğumuz boykotu biliyorduk ama nasıl yapıldığını konusunda fikrimiz yoktu. Ben lise ikinci sınıftayken notların yüz üzerinden verilmesi kararına karşı yapılan bir  boykota katılmıştım. Boykota ilişkin tüm deneyimim buydu..
Arkadaşlarla boykotu nasıl başlatacağımızı uzun uzun tartıştık. Çünkü sıkıyönetim vardı ve okulun çevresinde sürekli asker ve polis kaynıyordu. Uzun tartışmalardan sonra şu kararları aldık: Öncelikle boykota katılım için kimse zorlanmayacak, ama o kişi boykota katılması için ''usulünce'' ikna edilecekti. Bu sırada gözleri üzerimizde olan askere ve polise ise açık verilmeyecekti. Ancak her şeye karşın boykotu uygulamada başarısız olursak ve öğrenciler boykota katılmayıp sınava girerlerse, biz en son öğrencinin sınava girmesini bekleyecek ve hep birlikte ''başımız dik bir şekilde'' sınav salonlarına girecektik.

Sınav günü geldi çattı. İlk sınavımız İngilizce idi.
Grup olarak erkenden okula gittik. Okulun çevresinde her zamankinden daha fazla  asker ve polis vardı. Kimlik kontrolünden sonra okulun önüne geldik. Sınava girecek öğrenciler de birer ikişer gelmeye başladılar. Öncelikte bizim grupta olmayan ama boykot yanlısı olan diğer arkadaşlarla görüşüp; boykot konusunda kararsız olan öğrencileri yakın''markaja almaları ve onları boykota ikna etmelerini istedik.
Görüştüğümüz arkadaşların büyük çoğunluğu boykot yapmaya istekliydiler.  Pek istekli olmayanlar ise grup dışında kalıp, dışlanmamak için gönülsüz de olsa boykota katılacaklarını söylediler.

Sınav saati yaklaştıkça bizde de heyecan artıyordu. Okulda görevli  askerlerin komutanı olan albayın boykottan haberi vardı sanırım. Çünkü iki de bir öğrencilerin arasına dalıyor,
     ''Boykota katılacak olanlar okulun önünü terk etsin, burada sadece sınava girecek öğrenciler kalsın'' şeklinde açıklamalar yapıyordu.

Sınav saat dokuzdaydı ve sınavın başlamasına az bir süre kalmıştı. Biz, ayrı ayrı  arkadaşların arasına dağılmış, planımızda her hangi bir sapmaya yer vermemek için tetikte duruyor, olacakları görmek için bekliyorduk
Albay, Okul'un giriş kapısına yakın bir yerde durup:
     ''Sevgili  arkadaşlar sınav başlamak üzere. Lütfen sınav salonuna gidin. Aranızdaki bozguncuların sözlerine kulak asmayın.''
Kimsede bir hareket yok.
An olur dakikalar saat olur ya, işte o anlardan biriydi. Biz, zamanın bir an önce geçmesini; kimse sınava girmeyince sınavın iptal edilmesini bekliyorduk.
Saat dokuz oldu.
Albayın uyarılarına karşın, hiç kimse yerinden kımıldamadı. Aradan yaklaşık yarım saat geçti. Görevliler baktılar ki, sınava giren yok, sınavı iptal ettiler ve o günkü İngilizce sınavı yapılamadı.
Boykotumuz ilk gün amacına ulaşmıştı.
Sınavın iptal edildiğini öğrenen öğrenciler bir süre daha bekledikten sonra okulun önünden ayrılmaya başladılar.
Biz ise, son öğrenci ayrılıncaya kadar okulun önünde bekledik.

O akşam, pikaptan gelen parayla kendimize ufak çaplı bir ziyafet çekmiş, gönül huzuru ile odalarımıza çekilmiştik. Aynı odada kaldığım Bülent,
     ''Ben yarın erkenden rehinciye gidip, pikabı alacağım'' dedi.
     ''Yetim aylığını aldın mı ki?''
      ''Almadım. Bu gün siz okuldan ayrıldıktan sonra Genel Sekreter hademelerden biriyle bana haber gönderdi. 'Bülent'e söyleyin pikabı getirsin, yoksa onu sıkı yönetime şikayet edeceğim'' demiş. Ben de yarın erkenden pikabı teslim edeceğim.''
      ''Ya rehincinin parası?''
      ''Teyzemden borç aldım bu gün. Aylığı alınca ona ödeyeceğim.''

Ertesi gün birinci sınıflarının gireceği Prof. Dr. İbrahim Yasa'nın sosyoloji sınavı vardı.
Bir gün önceki gibi hep beraber erkenden evden çıktık.
Bülent, ''bir işim var'' deyip okulun önüne gelmeden bizden ayrıldı.
Okula geldiğimizde bir gün öncesine göre kendimize daha fazla güveniyorduk. Bir gün önce iyi iş başarmıştık doğrusu. Boykot planımızı harfiyen uygulamıştık. Bu günkü sosyoloji sınavını da atlattık mı iş tamamdı. Sıkı yönetime karşın boykot yapmış; sınavlara girmemiş olacaktık.
Sosyoloji sınavı da gene saat dokuzdaydı.
Öğrenciler yavaş yavaş gelmeye başladılar. Biz, bir gün önceki gibi öğrencilerin arasına dalıp, boykotun gerekliliği üzerine konuşmaya başladık.
Sınav saati yaklaşıyordu.
Bu kez askerler işi sıkı tutmuş, gruplar halinde toplanmamıza izin vermiyorlardı.
Albay, gene aramızda dolaşıp, ''boykotun çıkar yol olmadığını, hayatımızdan bir yılı boşu boşuna heba etmemizin doğru olmadığını'' söylüyordu.
Sınavın başlamasına yaklaşık 15 dakika kala birden Bülent'i fark ettim. Elinde rehinciden aldığı pikap ile okula doğru yürüyordu. Okulun kapısına ulaştı. Kapıdaki askerle bir şeyler konuşup, içeri girdi.
Pikap olayından haberi olmayan arkadaşlar Bülent'in en yakını olduğum için bana ''neler oluyor'' diye sordular.
Ben işin gerçeğini onlara anlatmaya çalışırken, Bülent'in okula girip, bir daha dışarı çıkamamasını, ''boykot bitti'' diye yorumlayan öğrenciler birer birer, ardından da gruplar halinde okula girmeye başladılar.
Bir kaç dakika sonra, okula girmeyen sadece ben ev arkadaşlarım kalmıştık.
Bir asker yanımıza gelip,
     ''Sınava girmeyecekseniz, burada bekleyemezsiniz'' dedi.
Boykot başarısız olmuştu ve malesef bizim dışımızda bütün öğrenciler sınava girmişti.
Bu durumda boykotla ilgili aldığımız  karar uyarınca; biz de ''gurup halinde ve başımız dik olarak'' sınav salonuna girecektik..
Önce Ziya, ardından ben ve Atila sınava girmek için okula doğru yürümeye başladık.
Okulun giriş kapısına geldiğimde ''ardımızdan kimler geliyor'' diye geriye baktığımda; kimseyi göremedim.
Ev arkadaşlarımız gitmişlerdi.
Benzeri olay SBF'de de olmuş, orada da (sebebini bilmiyorum) boykot kırılmıştı.

Aradan yıllar geçmesine karşın hala boykotun başarılı olmama nedenini çözmüş değilim..
Başarısızlığımızın bir nedeni; arkadaşların pikabı teslim etmeye giden Bülent'in sınava girdiğini sanıp, onun ardından sınava girmeleri miydi? Olabilir.
Yoksa, ilk günkü boykota katılımı yanlış mı değerlendirmiştik. Çünkü İngilizce, çoğu öğrencilerin, özellikle özel okuldan gelenlerin muaf olduğu bir dersti ve bu öğrencilerin sayısı hiç de az değildi. Bu dersten muaf olmayanlar da nasıl olsa daha sonra kolaylıkla geçerim düşüncesindeydiler sanırım.
Aynı gün SBF'de de boykota katılımın çok düşük olması da bir başka nedendi belki.
Dedim ya hala boykottaki başarısızlığımızın nedenini çözebilmiş değilim.


Yaşar N. Atilla
BYYO-1970-74




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder