31 Mart 2020 Salı

Kız Takip Etmek




Bir Zamanlar Adana (1)

Kız takip etmek.

Gençlik yıllarımızda bir delikanlının kız arkadaşının olması, onu arkadaşları arasında ayrıcalıklı bir yere koyardı. Kolay değildi o günlerde bir kızla tanışıp, arkadaş olmak...
Şimdilerin moda deyimi ile '' gençlerin sosyalleşeceği'' ortamlar pek yoktu.

Bu gün yerlerinde yeller esen, benim sıklıkla gittiğim  Ramazanoğlu Kütüphanesi'ni ve sadece üyelerin girebildiği Atatürk Gençlik Sarayı'nı o günler için  sosyalleşme  yerleri olarak sayabilirim. Dahası; bir kaç da pastahane ve çay bahçesi...Hepi topu bu...
Oralarda buluşsanız bile çevrede büyüklerin'' başımıza taş yağacak, zamane gençliği bunlar no'lacak'' sözcüklerini içinde barındıran ve pek de sempatik olmayan bakışları ile karşılaşmanız her zaman olağandı. Onun için her nereye gidilirse gidilsin bu tür bakışlardan korunmak için tenha ve loş bir köşeye oturmak en iyisiydi. Ya da o zamanlar pek kimsenin gitmediği, sapa bir yer olan Yeni Baraj'a gitmekte ayrı bir seçenekti. Ama  Baraj'a gitmek de oraya giden bir taşıt bulmanıza bağlıydı. 

Varsıl aile çocukları nasıl kutlardı bilmiyorum, ama benim çevremde  doğum günü partileri bile kız kıza yapılır, o partilere  erkek sinek bile giremezdi.

Elbette oturduğumuz mahallede hoşumuza giden kızlar yok değildi. Ama onlara kötü gözle bakılmazdı; bacımız sayılırlardı onlar... Baksan, baksan ancak; ''kedinin ciğere baktığı gibi bakabilirdin.''

O yok, bu yok! Geriye kız okullarının önü kalırdı kızlarla tanışmak isteyenlere... Kız okulları deyince çok sayıda okul gelmesin aklınıza, o günlerde sadece kızların okuduğu iki okul vardı: Biri İsmet İnönü Kız Enstitüsü, diğeri ise Adana Kız Lisesi...

Okula giren yada okuldan çıkan kızlar okulun önünde beklenir, okul çıkışlarında gençler, gözlerine kestirdikleri kızların peşine düşerlerdi. Benim favorim Kız Lisesiydi; Çünkü okuduğum Erkek Lisesine giden otobüsler, Kız Lisesinin önünden kalkardı. Haftanın altı günü durakta bekler, Kız Lisesine giden kızların resmi geçidine tanık olurduk. Arada bir laf attığımız olurdu ama latifinden...
Gözünüze kestirdiğiniz bir kızı takip etmek için okul çıkışını beklemeniz gerekirdi. Bu takip, çoğunlukla kızın oturduğu mahallenin girişine kadar devam ederdi. Bunun adı; Adana Jargonunda ''kız takip etmekti.''
Aman ha kız takibi kolay sanılmasın. Onun da kuralları vardır. Öncelikle takip edeceğiniz  kızla aranızda belli bir mesafe olmalıdır. Ne onu gözden yitirecek kadar uzak, ne de rahatsız edecek kadar yakın...

Eğer takip ettiğiniz kız arada bir, omuzunun üzerinden hafifçe geriye dönüp  size bakarsa; bilin ki doğru yoldasınız. Kızın bu bakışı, sorunun yarı yarıya  çözülmüş olduğunun kanıtıdır.

Onu izlerken sadece onu değil, onun yanından gelip geçenleri de gözlemeniz gerekli. Söz gelimi 15 -20 metre geriden takip ettiğiniz kıza karşıdan gelen biri laf atabilir. Kızın sizin onu takip ettiğinizden  haberi olsun olmasın, sizin yapacağınız tek şey, laf atan sizin hizanıza geldiğinde, ne olduğunu anlamadan, onun yüzünün ortasına bir ''kafa atmak'' olacaktır. Laf atana, neden kafa attığınızı söylemeniz gereksiz zaman kaybıdır. Zaten, laf atan bu kafayı neden yediğini anlayıncaya kadar,  kızı gözden kaybetmemek için sizin oradan hızla ayrılmanız gerekir. Sakın ha! bu kavgadan korkup, kaçmak olarak anlaşılmamalı. Çünkü kalıp kavgaya devam etseniz kızın gözden yitip gitme tehlikesi vardır.

Bunun tam tersi de olabilir. Takip ettiğiniz kızı başka biri de izliyorsa, ya da kızı tanıyan biri rastlantı olarak onu takip ettiğinizi anlamışsa; bu kez kafayı yiyen siz olurdunuz.
O da şansınıza...

Kız takibinde, sizin için ana caddeler her zaman daha güvenlidir.  Aşk ateşinden(!) gözünüz dönmemişse eğer; ara sokaklarda kız takip etmekten uzak durun. İlgili ilgisiz birilerinin her an bir saldırısına uğrayabilirsiniz. Olmaz demeyin. Az önce siz değil miydiniz tanımadığınız birine kafa atan...

O günlerde bir kızla bir erkeğin arkadaşlığı gerçekten de kolay değildi. Diyelim ki kız arkadaşınızla geziyorsunuz; bu mayın tarlasında yürümek gibidir; her adımınızı dikkatli atmanız gerekir. Ama ''  bir mayına basar da helak olurum'' diye düşünmeyin. Sizi olası mayınlardan koruyacak olan mayın dedektörü; kız arkadaşınızın bizatihi kendisidir.
Aman ha! sen burada kal, mahallemize geldik,
şu kahvehanenin önünden geçmeyelim. Gören mören olur,
abimin iş yeri buraya çok yakın,
şu bakkalın çırağı var ya çok lavgar (1); önünden geçmeyelim, hemen yetiştirir bizimkilere...
Diyerek sizi olası mayınlardan korumaya çalışır.

Her şeye karşın o zamanki arkadaşlık şimdikine göre daha romantikti. Geçenlerde bir cafenin önünden geçiyordum. İki genç, karşılıklı olarak bir masanın çevresine oturmuşlar ; her ikisinin de ellerinde birer cep telefonu; birbirlerinin yüzüne bakmadan telefonlarını kurcalıyorlardı(!).  Birilerine ileti gönderiyorlardı sanırım.
Biz, dakkamızla (2)  aynı masada oturacağız da başka şeyle meşgul olacağız. Bu eşyanın tabiatına aykırıydı. Nutkumuz tutulup (3) iki kelam edemesek bile, gözlerimizi gözlerimizden ayırmaz, hadi bir benzetme yapayım; koyun gibi birbirimize bakar arada bir de gülümserdik. 
Kız arkadaşınızla ilk kez bir pastahanede buluşmanız, elini ilk tutuğunuz an, ne bileyim; yanağına kondurduğunuz  ilk  masum öpücük...
Off Off! Anlatması bile zor.
Demem o ki; İlişkiler çok farklıydı bu günkünden...
Kızlı erkekli ortak yapılan partilerimiz, buluşulacak cafelerimiz yoktu o günlerde. Ama daha mı mutluyduk ne?
Sanırım buluşmaktan öte, buluşmanın hayalini kurmaktı bu mutluluğun kaynağı.

-----------------
Corona Tutuk evi
Mart 2020
---
Açıklamalar:

1-Lavgar: Geveze, boş boğaz.
2-Dakka: Bilya(gülle) oyununda sizin en önemli bilyanız.
3-Nutku tutulmak: Şaşkınlıktan, ya da korkudan konuşamamak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder